Yazan: Işık SÜKAN

 

HİKMET 8

    Sabah erken pazartesi günü yere girdim. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte. Atmış üçte sünnet dedi işitip bildim. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca Ahmet Yesevi peygamberimizin vefat ettiği yaş olan atmış üç yaşında, yer altına iniyor. Sünnet peygamberimizin yaptığı her şeyi taklit etmekle olduğuna göre Resulullah atmış üç yaşında vefat edip toprağa gömülünce Hoca da ölmeden ölmüş gibi yaparak sünnet olsun diye toprağın altına giriyor.

*

         Yer üstünde dostlarım matem tuttu. Bütün alem “Sultanım” deyip nara çekti. Hakk’ı bulan gerçek sufiler kanlar yuttu. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca Ahmet Yesevi peygamberimize matem tutmak için yere girince bütün âlem ve gerçek sufiler büyük üzüntü duymuşlar. Böyle olduğu halde Hoca bunlarla ilgisini kesip yere girmiş.

*

         “Elveda” deyip yer altına adım koydum. Aydın dünyayı haram kılıp Hakk’ı sevdim. Zikrini söyleyip yalnız olup yalnız yandım. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca aydın dünyayı haram kılıp ve yeryüzüne elveda deyip Hakk’tan başka ve O’nun zikrinden başka her şeyle alakasını kesip Hakk’a olan sevgisiyle baş başa kalmayı ve Mustafa’nın hüznüyle matem tutmayı seçiyor.

*

        

“Ta ha” okuyup akşam ve geceler kaim oldum. Gece namaz gündüzleri oruçlu oldum. Bu hal ile yer altında daim oldum. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca “Ta ha” suresini okumayı adet haline getiriyor. Çünkü “Ta ha” suresi yirmi bir defa okunsaydı Cenab-ı Hak o kişiye gönlünün arzu ettiği bütün kısmetleri açardı ve bütün ilimleri ihsan ederdi. “Ta ha” suresinde Hz. Musa 33, 34, 35. ayetlerde dileklerde bulunuyor Hz. Allah’da 36. ayette Musa’nın bu dileklerini kabul ediyor. Ayrıca 45. ayette Musa’nın firavundan korkması üzerine 46. ayette Mevla “Korkmayın sizle beraberim, işitir ve görürüm.” diye Musa’ya söz veriyor. Ayrıca 67. ayette Musa korkunca 68. ayette Mevla “Korkma üstün geleceksin, galebe edeceksin diye söz veriyor. Allah’ın söz vermesi ismi azamdır. Ayrıca 98. ayette “Sizin ilahınız, yalnızca kendinden başka ilah olmayan Allah’tır. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.” 99. ayette de “İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki tarafımızdan sana bir zikir verdik.” denmektedir. Böylece zikrin Allah katından verildiğini anlıyoruz. Ve burada Allah katından gelen bilgiyle zikir edenlerin ibret alınacak olayları ve haberleri ihtiva eden Kuran ayetlerini tefekkür etme kabiliyetine ulaşacağı anlaşılmaktadır. Kuran’ı Kerim’de geçen ismi azamların tamamına da zikir denmesi doğru olur.  

1) Allah’ın … üzerine yemin ettiği ayetler

2) Peygamberlerin ettikleri duaların arkasından Allah’ın     bunu kabul ettiğini gösteren ayetler

3) Allah’ın farz olarak beyan ettiği ayetler zikrullahtandır.

*

Altmış gece altmış gündüz bir kez yemek. Tan atana kadar namaz kılıp bir kez selam. Atmış üçte oldu ömrüm sonunda tamam. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.

AÇIKLAMALAR:
Hoca iki ayda bir defa yemek yiyip, tan atana kadar namaz kılıp, sabah namazı saatinde bir gecelik namazın selamını vererek yer altındaki hayatının nasıl geçtiğini ve onu nasıl değerlendirdiğini anlatıyor.

         Çok az insanın doğru kimseden, doğru teknikle nasıl zikredileceğini öğrenen ve disiplinli bir şekilde; Ahzap suresi 41 ve 42. ayetlere göre Rabbini zikreden ve bu zikri, Esra suresinin mübarek zamanlarını bildiren ayetlerinde ki gibi disiplini aksatmadan devam ettiren (yukarıda Esra suresinin bu ayetleri açıklanmıştır)  kişiler, soludukları havada bulunan “HAY” enerjisini fazlasıyla absorbe edince, vücut kendine lâzım olan hayat enerjisine kavuştuğu için, yavaş yavaş sindirim sistemini kullanma ihtiyacı azalır. Yine zikir esnasında doğru teknikle nefes alan kişi, akciğerlerinin tamamını birden kullandığından vücuda sindirim sistemiyle giren gıdaların hücreler tarafından yakılarak enerji temin etmek vetiresi asgariye indiğinden, zikreden kişinin nefes alışı çok azalır. Buna bağlı olarak bir dakikada seksen defa atan nabız giderek düşer. Böylece kalb çok az çalışır ve dinlenir. Hayat enerjisinin en büyük kısmını beyin kullandığından, beyindeki merkezlerin çalışma oranı  %80 veya %90’ları bulur ve Tanrı’nın insana bahşettiği beş yüz gücü kullanma avantajı açığa çıkar. Hal böyle iken Hoca, sevgili peygamberimiz SAV. Hz.’lerinin ümmeti Muhammed’e Hakk’tan hediye olarak getirdiği namazı, yani bedenle yapılan zikri de sabaha kadar kılıp bir defa selam vererek durdurduğunu söylüyor ki, o yaşta Allah’ın insana lütfettiği bütün nimetleri maneviyata indirgediği anlaşılıyor. Dehayı aşan bir sıra dışılıkla dolu bilgeliğin ve duyarlığın ışığında, peygamberimizin irtihalindeki trajediyi değerlendiriyor ve onun matemini tutuyor.   

*

Hakk Mustafa ruhu gelip oldu imam. Bütün varlık yer altında oldu köle. Çok ağladım. Hak Mustafa verdi müjde. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Yer altındaki varlıkların ruhaniyetleri de namaz kılıyor ve peygamber efendimizin ruhu onlara imamlık yapıyor. Hoca çok ağlayınca Hak Mustafa ona müjde veriyor. Çünkü bütün varlık yer altında köle olmuşken sonunda kölelikten kurtularak yer yüzüne çeşitli ürünler çıkarıyor.

*

         Mirac gecesi “Gözünüm nuru evlat…” dedi. Elimi tutup “ümmetimsin ümmet” dedi. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Mirac gecesi Hak Mustafa, Hoca Ahmet Yesevi’ye gözümün nuru diye iltifat ederek onu evlatlığına kabul ettiği gibi ümmetliğini de ümmete layık gördüğünü beyan ediyor.

*

         Kıyamette yol kaybedersen yola salayım. “Muhammed” deyip susamış olsan elini tutayım. Evladım deyip elini tutup cennete girdireyim. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.

*

        

Ey dostlar bu sözü işitip şevkim arttı “ümmet” dedi iç ve dışım nura battı. Nurunu salıp cemalini Hakk gösterdi. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.

*

Cemalini görüp ruhum uçup arşa kondu. Musa gibi varlığım tutuştu yandı. Mecnun gibi eş ve dosttan kaçıp saklandı. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hak Mustafa’nın cemalini görünce Hoca’nın ruhu uçup yücelerden bir mekan olan arş’a konmuş. Hz. Musa Aleyhisselam açık bir arazide ailesi ile birlikte yol alırken uzakta çok parlak bir ışık gördü. Bunu ne olduğunu anlamak için, kafileyi kardeşi Harun peygambere emanet ederek, ışığa doğru gitti. Yaklaşınca bir ağacın gövdesinin pür nur ışıdığını gördü. Sonra hatiften bir ses geldi ve Musa’ya peygamberlik verdi. Musa firavuna Allah tarafından bir mesajla gönderilecekti. Fakat buna itiraz etti. “Ben düzgün konuşamam çünkü kekemeyim.” dedi.  Bunun üzerine Tanrı’dan gelen ses “Seninle birlikte Harun’u da peygamber yaptım. Zorlandığın zaman o düzgün bir şekilde konuşarak sana yardım edecek.” dedi. Mucize olarak, Musa’nın sağ elini göz kamaştıracak bir nurla donattı. Buna; Yed-i Beyza denir. (yed=el Beyza=ateş, nur)
         Demek ki Hoca Musa gibi kendini tutuşup yanmış görüyor. Allah aşkına gark olduğu için, her an kendi kendiyle yalnız kalmak istediğinden eş dost münasebetlerinden uzaklaşıp yerin altına saklanıyor. Ve Hak Mustafa’nın matemini tutuyor.

*

         Yer altında eziyet çektim çok zorluk. Döşek yastık taştan yapıp çektim sıkıntı. Ey dostlar bu dünyada yok dinlenmek. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca, yerin altına indiğinde hayatı boyunca alıştığı yumuşak yastık ve döşekten uzak olduğundan epey sıkıntı çekiyor. Kişinin şahsiyetinin yüksek aşamalara doğru gelişebilmesi ve mümkün olduğunca özgürleşebilmesi için alışkanlıklarından vazgeçmesi gerekmektedir. Bu arınmanın ve Rabb’e yaklaşmanın en önemli prensiplerinden biridir. İnsanın yaradılışı icabı bedenen ve ruhen devamlı olarak hareket halinde bulunması doğasının gereğidir. O yüzden dünyada dinlenmek imkanı yoktur.

*

         Ta zorluk çekmedikçe vuslatı nerede? Hizmet kılmadan hal derdi olmaz peydah. Can ve gönlünü kılmadıkça Hakk’a tutkulu. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Bu hikmette de arınma prensiplerinin Hoca tarafından sıralandığını görüyoruz. İnsana verilen yetenekler, ancak zorluklarla karşılaşıldığı zaman canlanır, güçlenir. Bu da giderek insanın, doğanın ortaya koyduğu ağır zorluklara karşı, dayanma gücünü arttırır. Bu durumda yeteneklerin parlaması ve dayanma gücünün artması Rabb’e yakınlaşmaya sebep olur. Doğaya, insanlığa, dine fisebibullah hizmet etmeden, canı gönülden Hakk’a tutkulu olmadan, O’na sevimli görünmeden, halden hale geçen ve bu esnada dertten derde düşen dervişin sorunları hal olmaz. Ermişlerden yardım bekleyen kişinin mutlaka kabul edilmiş bir hizmeti olması lâzımdır. <

*

         Yer altına girdim ise kendimden geçtim. Gözümü açınca Mustafa’yı hazır gördüm. İsyan ve cefa eden ümmetlerin halini sordum. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca yer altına girince bir müddet kendinden geçmiş. Daha sonra gözünü açtığı zaman karşısında Hz. Muhammed SAV. hazır olarak görüyor ve isyan eden, başkalarına cefa ve işkence eden ümmetlerin halini peygambere soruyor.  Resulullah’ın haline bakarak onun ne kadar üzüldüğünü anladığı için Mustafa’ya matem tutuyor.

*

         “Ey evlat benden sorsan hani ümmet.” “Ümmet” dedi göğsüm dolarak hasret yarası. “Ümmet için çok çekiyorum Hakk’tan külfet”. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Bu  hikmette sevgili peygamberimiz ile Hoca Ahmet, ümmet hakkında sohbet ediyorlar. Peygamberimizin göğsü hasret yarası. Onun için ümmet Hakk’tan külfet. O yüzden Hoca Mustafa için matem tutuyor.

*

         Ümmetlerimin günahlarını her Cuma affet. Alıp geleyim ya Muhammed. Sen bunu ayır. Ta ki ağlayıp secde eyleyim Tanrı’ya.  Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca Ahmet,  Mustafa’ya teklifte bulunuyor. Buna göre peygamber ümmetlerin günahlarını her Cuma affedecek. Onun için ümmetleri alıp geleyim. (bulundukları yerden Hoca Ahmet’in dergahına) Sen bunları ayır. Bu iş tamamlanıncaya kadar, Tanrı’ya ağlayarak secde edeyim. Hakikaten, bu hikmet Cenab’ı Allah tarafından kabul edilmiş ki, yüzyıllardır ve şu anda giderek artan sayılarda ümmeti Muhammed, Hoca Ahmet Yesevi’nin türbesinin önünde namaz kılıyor. Sayıları üç ila beş milyon civarındadır. Demek ki, orada namaz kılmak nimetine erişen kişilerin günahları af oluyor. Çünkü, Hoca onlar affedilinceye kadar, gözyaşları içinde Hakk’a secde ediyor. Böylece peygamberimizin yüreğindeki hüznü azaltacağına inanıyor.

*
Her Cuma affet ümmetlerin günahını. Alıp geleyim ya Muhammed. Gör bunu. Senin ümmetlerin neler kılar Ahmet. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Her Cuma Hoca Ahmet türbesine ümmeti Muhammed’in çok mühim bir kısmını alıp geleceğini Resulullah Efendimize söylüyor. Bu ümmetlerin çok büyük hataları, günahları vardır. Bu yüzden peygamberimiz çok üzülüyor. Onun üzüntüleri Hoca Ahmet Yesevi’ye malûm oluyor. Ümmetlerin affedilmesi için Hoca ricacı oluyor. Ama sevgili peygamberimizin çektiği üzüntülere de agâh olduğu için, peygamberimize matem tutuyor. O yüzden yere girdiğini tekrar ediyor.

*

Ben melekten utanç duyarım ey ümmetim. Yaratan’dan korkmaz mısın düşük ümmetim. Gece yatmadan ibadet etsen hoş devletim. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Peygamberin, ümmetinin yaratandan korkmayan düşük ümmet olduğunu, bu yüzden peygamberin meleklerden utandığını, gece yatmadan ibadet etmeyenler yüzünden çok üzüldüğünü anladığı için Hoca, Mustafa SAV.’ye matem tuttuğunu söylüyor.

*

Yer altına girdim dostlar iradesiz. “Amin” deyiniz âl, Ahzap ve çehar-yar ümmetlerin suçunu bağışla Allah’ım. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca Ahmet kendi iradesinin dışında yer altına girdiğini dostlarına söylüyor. Bu arada Hz. Allah’a yakararak âli-aba (peygamberimizin kutsal abası altında yer alan mübarekler ez cümle; Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin), peygamberimizin yakınında olan mübarek guruplar (ahzap) ve peygamberimizin dört sevgili dostu olan çehar-yar (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) hürmetine ümmetlerin suçunun bağışlanmasını diliyor. Çünkü Resulullah’ın üzülmesine dayanamıyor ve onun için matem tutuyor.

*

Kul Hoca Ahmet ben ikinci defteri söyledim. İki âlem eğlencelerini meye sattım. Ölmeden önce can acısının zehrini tattım. Mustafa’ya matem tutup girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
         Hoca Ahmet, günah ve sevapların yazıldığı ikinci defteri açıklıyor. İki âlem eğlencelerini aşk şarabına satmış. Ölüm acısının zehrini tatmış. Çünkü her can, kim olursa olsun ölüm acısını tadacaktır. Buna rağmen ilahi aşkın vergisiyle, Mustafa’nın çektiklerine dayanamayıp ona matem tutup yere girmiş.

 

   
     
1
HOCA AHMED YESEVİ
DİVAN-I HİKMET
1

© 2005 Işık Sükan - Her Hakkı Saklıdır. İzin almadan çoğaltılamaz ve kopyalanamaz.
Bu site bir Bora Döken tasarımıdır.