Yazan: Işık SÜKAN
HİKMET 7
“Kul hüvallah, süphânallâh”ı vird eylesem. (Bir ve var’ım) cemalini görür müyüm? Baştan ayağa hasretinde feryad eylesem, (Bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Kul hüvallâhü ehad (De ki Allah birdir.) 2- Allâhhüsamed (Allah eksiksiz, her zaman bir ve her şeyin kendisinin olmasıdır, her dileğin yapıldığı, her şeyin kendine yöneldiği zattır) 3- Lem yelid velem yûled (Doğurmadı, doğurulmadı) 4-Velem yekül lehu küfüven ehad (O’na hiçbir şey denk de olmadı)
Allah birdir. Tekdir. O yüzden yarattığı her şeyi tek olarak yaratmıştır. Dünya yaratıldığından bu yana yeryüzüne birbirinin aynı iki kar tanesi düşmemiştir. İkiz de olsalar birbirinin aynı iki kardeş yaratılmamıştır. Allah eksiksizdir ve her zaman bir’dir. Her şey (maddi, manevi) O’na yönelir. Mesela bütün sevgiler O’na yönelir. (Gülü sevdim derseniz, aslında Allah’ı sevdim e döner. Mecnun Leyla’ya âşık olduysa da aslında o aşk Allah’a yönelir. Yani bütün sevgiler, sonuç itibariyle O’nun havuzunda birikir. Maddi olanlara gelince, yaratılan her şey natamam olsa bile sonuçta O’na yöneldiği için en mükemmel şekilde tamamlanacak demektir. Örnek; Birbirinden farklı şu kadar kertenkele familyası varsa, bunlardan mükemmele erişen familya, O’na yöneleceğinden yeryüzünden silinir. Yani O’na yönelen tekâmülünü tamamlayınca yeryüzünde işi kalmaz.
Doğurmadı, doğurulmadı ve hiçbir şey O’na denk değildir. Ayrıca Allah Süphan’dır. Yani münezzehtir. Her türlü zandan, sözden, tesirden ayrıcalıklıdır. O birdir. Ve O vardır. Hoca Ahmed Yesevi; Bir olduğunu bilincindedir. Tefekkür gücünün sonunda VAR olduğunun da şuuruna varmıştır. (Dekard; “Düşünüyorum o halde varım.” sözünü Hoca’dan yüzlerce sene sonra söyleyerek kendi felsefesini ifade etmiştir.)
Bütün bu mülahazalara rağmen, her saniye bu tefekkürün tekrar tekrar anılmasıyla yani vird edilmesiyle bile Hoca O’nun cemaline duyduğu hasretle feryat ediyor. Ve o cemali görmek ümidini sürdürüyor. BİR ve VAR olduğumuzun farkına varsak bile yolun sonuna gelmiş olmuyoruz. Sadece O’na yöneldiğimizi hissedip hasret çekiyoruz. Bu hikmetinde Hoca durumu en güzel şekilde ifade etmiştir. *
Elli bir de çöller gezip otlar yedim. Dağlara çıkıp, tâat kılıp gözümü oydum; cemalini göremedim, candan doydum; (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Bir evvelki hikmette açıkladığımız gibi; O’na olan hasretini ve yönelişindeki gayretleri Hoca tavsif ediyor. Çöllere çıktığını, acından otlar yediğini, en zor ibadetlere soyunduğunu, canından vaz geçecek kadar tekâmülüne hizmet etmeye çalıştığını söylüyor. Bütün bunlara rağmen, yöneliş vetiresi (süreç) bittiğinde O’nun cemalini görüp göremeyeceğini merak ediyor.*
Elli iki yaşta geçtim ev-barktan; ev barkın ne görüne belki candan; baştan geçtim, candan geçtim hem imandan; (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Bu bölümde Hoca “Evden barktan geçmek şöyle dursun, candan baştan hem imandan vazgeçtim.” İman; Allah’ın varlığına kişinin bütün mevcudiyetiyle inanmasıdır. BİR ve VAR olan Hoca cemali görmek adına İMAN’ dan da vazgeçtiğini ifade ediyor. Burada ilginç bir ikilem var. Demek ki Hoca O’na olan yönelişini bihakkın tamamlamış ve O’nda fenafillâh olmuş. Hem VAR hem de BİR ama bu vasıflar, O’nda devam ederken kendisi tamamıyla yok olmuş. Böyle olunca iman edecek kişi de yoktur. İmana ihtiyaç kalmamıştır. Buna rağmen Hoca hâlâ cemal görme peşindedir. Cenab-ı Hakk kendi cemalini görmeyi arzu ettiği zaman, doğal olarak Hoca da cemal görebilecektir. *
Elli üçte vahted şarabından nasip eğledi; yoldan azan günahkâr idim yola saldı; “Allah” dedim, “Lebbeyk” diyerek elimi aldı. (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca kâinatın birlik ve beraberliğini idrak ediyor. Bununla birlikte disiplinli ve prensipli gayretlerinin dışına çıkarak yeni arayışların içine girdiğini, BİR ve VAR kavramlarının derinlerini araştırarak cemale ulaşmanın adına, esastan ayrıldığını ve sonsuza giden varyasyonların arasında kaybolacağını anlayınca, yoldan azmanın ve esastan ayrılmanın yanlışlığını idrak edip “Allah” diyor. O zaman Hakk “Lebbeyk” diye, Hoca’nın elini alıyor.
*
Elli dörtte bedenlerimi ağlar eyledim. Marifetin meydanında dolandım. İsmail gibi aziz canımı kurban eyledim. (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Elli dört yaşında iken Hoca (vücudunun değişik bölgelerindeki organlarında ki buna bedenlerim diye isim veriyor.) Bedenini meydana getiren hücre ve organların zikrini ve ağlamalarını duyuyor. Bunun üzerine aziz canını kurban ediyor. Yani yaşamaktan cemal görmek adına feragat ediyor. Fakat bu hali yaşaması ölümüne sebep olmuyor. *
Elli beşte cemal için dilenci oldum. Kavruldum, yandım, gül gibi ta ki yok oldum. Allah’a hamd olsun. cemal arayıp edâ oldum. (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca elli beş yaşına gelince yalvarmaktan dilenciye dönmüş, yanmış en sonunda yok olmuş. Cemal ararken, bütün vazifelerini ve yükümlülüklerini, ibadetlerini yerine getirmiş.
*
Elli altı yaşa ulaştı dertli başım. Tövbe eyledim, akar mı ki gözden yaşım; erenlerden nasip almadan taş gönülüm. (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca elli altı yaşında dertli başıyla tövbe eylemiş. Ağlamaktan gözünde yaş kalmamış. Ama hâlâ cemal görürmüyüm diye telaşta.*
Elli yedi yaşta ömrüm yel gibi geçti. Ey dostlar, amelsizim, başım kurudu. Allahâ hamd olsun, piri kâmil elimi tuttu. (bir ve var’ım) cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca elli yedi yaşında ömrünün rüzgâr gibi geçtiğini fark ediyor ve yeteri kadar insanlara hizmet etmeyi bu yüzden yeteri kadar sevap kazanamadığını fark ediyor. Ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım diye düşünmekten başının kuruduğunu söylüyor. Bereket versin piri kâmil elinden tuttuğu için, onu tavsiyelerine uyarak hayatına devam ediyor.
*
Elli sekiz yaşa girdim, ben habersiz. Kahhar malik’im nefsimi eğle zir-ü zeber (alt üst, karma karışık, darmadağınık). Himmet versen kötü nefsime vursan teber (helak etme). Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca elli sekiz yaşında nefsinden şikayet ediyor. Yok eden, mahveden Kahhar malikinden (Cenab-ı Hakk) nefsini darmadağın etmesini hatta onu helak etmesini diliyor. Böylece cemal görebileceğini ümit ediyor. *
Elli dokuz yaşa ulaştım, feryad ve figan can verirken cananımı akla getirmedim. Ne yüz ile sana söyleyeyim, eyle azâd. Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Feryat ve figan ile elli dokuz yaşına ulaşan Hoca can verirken sevgili Rabbini yani cananını aklına getirmemiş. Şimdi bunu itiraf etmekten fevkalade utanıyor ve cananı olan Hakk’tan beni serbest bırak, özgürlüğümü geri ver diye niyaz ediyor.
*
Gözümü yumup tâ açınca erişti altmış. Bel bağlayıp ben eylemedim bir iyi iş; gece gündüz gamsız yürüdüm ben, yaz ve kış; Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca atmış yaşına geldiği zaman yine iyi bir iş yapamadığından şikayet etmeye devam ediyor. *
Atmış birde pişmanım günahımdan. Ey dostlar çok korkuyorum ilah’ımdan; candan geçip kurtuluş dileyim Allah’ımdan. Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Atmış bir yaşına giren Hoca günahlarından pişman olduğunu ve Hakk’tan çok korktuğunu söylüyor. Canı pahasına Allah‘tan kurtuluş diliyor. *
Atmış yaşta Allah ışık saldı; baştan ayağa gafletlerim yok eyledi. Canım, gönlüm, aklım, şuurum “Allah” dedi. Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Atmış yaşta Hoca’nın canı, gönlü, aklı, şuuru Allah kelimesinde karar kılmışlar. *
Atmış üçte çağrı geldi. “Kul yere gir!” Hem canınım, cananınım, canını ver “Hu” kılıcını ele alıp nefsini kır. Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
AÇIKLAMALAR:
Hoca atmış üç yaşında, (peygamberimiz SAV.’in Hakk’a yürüdüğü yaş) “Kul yere gir!” hitabına mazhar oluyor. Ayrıca Hakk ona hem canınım, cananınım dedikten sonra canını ver diye emrettiği gibi, “Hu” kılıcını eline alarak nefsini kırmasını emrediyor. *
Kul Hoca Ahmed, nefsi tepdim, nefsi tepdim. Ondan sonra cananımı arayıp buldum; ölmeden önce can vermenin derdini çektim. Bir ve var’ım cemalini görür müyüm?
|