Yazan: Işık SÜKAN
Gördüğü zaman inanan Ebâ Bekr-i Sıddık’dır. Üstün olup dayanan Ebâ Bekr-i Sıddıktır.
*
Dertleşende ağlayan, kulluğa bel bağlayan iç bağrını dağlayan ebâbekr-i sıddıktır. *
Bir sözünden dönmeyen sırrını asla demeyen gafil olup yatmayan ebâbekr-i sıddıktır.< *
Can canana kavuşturan kızını elden veren, el bağlayıp yalvaran ebâbekr-i sıddıktır. *
Dediği sözüne yeten, nefs ve hevadan giden Hakk Resul’u güçlendiren ebâbekr-i sıddıktır.
AÇIKLAMALAR:
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. miracın ertesi günü ashabına başına gelen sıra dışı olayları naklediyordu. Halkadan ayrılan ashaptan biri sokak köşesini dönünce Ebu Bekr’le yüz yüze geldi. Ebu Bekr ona böyle alı al moru mor nereye gittiğini sorunca bu kişi “Muhammed, aklını yitirmiş. Sözüm ona Cebrail adlı melek ve Burak isimli efsanevi kanatları olan bir atla arşa nasıl çıktığını ve orada neler gördüğüne dair hayali şeyler uyduruyor.” deyince Ebu Bekr “Eğer o böyle söylüyorsa söyledikleri hakikattir.” Demiştir. Bundan sonra Ebu Bekr’in adı Ebu Bekr Sıddık olmuştur.
Ebu Bekr’in heva ve hevesine ve nefsine nasıl hakim bir şahsiyet olduğunu aşağıdaki anekdotundan anlayabiliriz.
Bir gün çırılçıplak olduğu halde bir fıçının içine girerek edep yerlerini saklayan Ebu Bekr bu halde evinin kapısını açan ve hayretler içinde bu ne hal diye soran eşine, durumunu şöyle açıkladı:
Çarşıdan gelirken yoksul bir adam bana bir Fatiha okuyarak bunu ruhuma bağışladığını söyledi. Ben de üstümdeki giysilerle yanımdaki kesemi teşekkür için ona vereceğimi söyledim ve derhal üstümdeki giysilerle bütün paramı adamcağıza verdim. Edep yerlerim görülmesin diye bu iki tarafı boş olan fıçıya girdim. Deyince, hanımı evin kapısına kadar gelip öyle verseydin olmaz mıydı diye sormuş Ebu Bekr, “Nefs o kadar cimri ve dönektir ki eve gelinceye kadar mutlaka vereceğim şeylerde tensikat yapardı.” Diye cevap vermiş.
*
Muhammed’e kayın baba, kılmış değil hiç hata. Boynuna koyan futa ebâbekr-i sıddıktır. *
Kul hace Ahmet tasdik eyle. Mağara dostunu ayrı tut ariflikte bil sadık ebâbekr-i sıddıktır.
AÇIKLAMALAR:
Sevgili peygamberimiz, kendisini öldürmek isteyen düşmanlarının arasından görünmez olarak evinden çıkıp, Ebu Bekr’le buluşarak mağaralara doğru gittiler ve küçük dar bir mağaraya girerek orada saklanmaya karar verdiler. Ebu Bekr sırtını mağara duvarına yaslayarak ayaklarını karşı duvara dayayacak şekilde oturdu. Resulullah SAV. çok yorgun olduğu için mübarek başını Ebu Bekr’in dizine dayayarak uyuklamaya başladı. Bu sırada örümcekler mağaranın giriş kapısını ağ örerek iyice kapattı. Bir güvercin gelip oracığa yuva yapıp yumurtlayarak kuluçkaya yattı.
Bir süre sonra, Ebu Bekr’in ayağını dayadığı mağara duvarının bir deliğinden bir yılan çıkıp dilini gösterince, yılanın aşağı kayıp pegamberimize zarar vereceğini düşünen Ebu Bekr çıplak ayağını yılanın kafasının çıkardığı deliği örtmek için dayayınca yılan kendisini ısırdı. Durumun farkına varan peygamber, tükürüğü ile ayağın yaralı yerine şifada bulunarak Ebu Bekr’e; Ahzap Suresinin 41. ayetine göre Rabb’ini nasıl zikr edeceğini öğretti. Bu zikre göre ibadet eden müminlere daha sonra HACE adı verilmiştir.
|