Yazan: Işık SÜKAN
“Allah’ı çok zikredin.” diye ayet geldi. Zikrin deyip ağlayıp yürüdüm ben işte. Cemalini âşıklara vaat etti. Aşk yolunda canım verip yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
Allah’ı her an zikredin diye ayet geldi. (Kevser suresi) Hoca bu ayeti yerine getirip Rabbin cemalini hak etmiş. Aşk yolunda canını feda ederek ilerlemiş.
*
Sağlam aşkı Allah sevip kulum dedi. ara yolda kalmasın deyip tasasını çekti. Yalancılar cemalini görmez dedi. aşk kapısında sağlam olup durdum ben işte.
AÇIKLAMALAR:
Sağlam aşktan murat kişinin yüreğinin bütün samimiyeti ve dürüstlüğü ile aşık olması ve aşkından bir an için bile vazgeçmemesidir. Allah kendisini böyle aşkla seven kişiye “Dön Rabbine. Rabbin senden razı…” diye ayette belirtildiği gibi hitap ederek onu kulluk mertebesine tayin eder. Yalancılar ara yolda kalanlar Rabbin cemalini göremez. Hoca Ahmet aşkın kapısında sağlam olup durduğunu ifade ediyor. *
Akıllı isen kabristandan haber al. Ben şunlar gibi olmam deyip ibret al. “Ölmeden önce ölünüz”e göre amel eyle. Bu hadisi fikreyleyip öldüm işte.
AÇIKLAMALAR:
Akıllı insanlar kabristanda tefekkür ederek bazı hakikatlara vakıf olma şansına erişirler. Önce, dünyanın fani olduğunu, yaşlı genç demeden ölümün insanın yakasına yapışabileceğini orada hatırlarlar. Dünya keyifleri olan; yemek içmek, seks yapmak, üremek, evlat sevgisine dalmak veya evlada bel bağlamak, sağlık afiyetine güvenerek mal toplamak, bunlarla övünmek gibi boş işlerle uğraşarak vakit geçirmek kabristanda insanın mutaserver sonunu görürken değersizlikleri büsbütün anlaşılır. Dost bildiğin kişiler seni ancak kabre kadar yolcu eder. Ama ondan sonra seni terk etmeyecek olan Rabbindir. Öyleyse hayatta iken sağlam bir aşkla Rabbine bağlanır dünya işlerinden sıtkını sıyırırsan yani ölmeden evvel ölürsen kendini sonsuza kadar garantiye almış olursun. *
Haber verir “Felizehu kalilen” diye. Yine der “Veleyebku kesiran” diye. Bu ayetini anlamına göre amel eyle diye. Bu dünyada hiç gülmeden yürüdüm ben işte.
*
Amelsizler kahkahayla güler şen yürür. Fermanına boynunu sunan gamla dolu yürür. Gece gündüz gözleri yaş dolu yürür. Gözyaşım derya eyleyip yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
İnsan toplumsal bir hayvandır. Doğa kanunlarına uymak mecburiyetinde olduğu kadar sosyal kuramlara da tabidir. Bütün bunlarla beraber ilim, etik, felsefe, hukuk sistemleri de dini bilgilerin içeriğinde yer alır. İnançtan yoksun dini bilgilere ve onun ihtiva ettiği konulara bigane ve duyarsız kalan insana amelsiz denir. Bunlar, Rahman suresinde ifade edildiği gibi hayvandan bile daha aşağı seviyede görülmüştür. Bunların hayatı kahkahayla gülmek ve şen yürümekle geçer. Halbuki Rabbin fermanına teslim olan kişiler, tefekkür ve amel içinde olduklarından karşılaştıkları problemleri çözmek, hayatın zorluklarını etik değerler içinde aşmak zorundadırlar. Bu yüzden çoğu zaman kederlidirler. Kendilerinden ziyade etrafındakilerin dertleriyle uğraştıklarından gam gussa içindedirler. Hoca da bu tür insanlardan olduğu için göz yaşları derya gibi coşmuş.
*
Nefs’den geçip sağlam âşıklar Allah dedi. Seher turub dört dövünüp gözünü oydu. Rahm eyleyip Allah özü nazar eyledi. Ondan sonra derya olup taştım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
Allah yolunda sağlam aşık olanlar; seher zamanına kadar, nefis muhasebesi yaparak geçmiş egoizimlerinin hatalarından pişmanlık duyarak, üzüntülerinden dört dövünüp, ağlamaktan gözlerini oymuşlar. Bunun üzerine Cenab-ı Allah’ın ruhaniyeti merhametten kuluna nazar eyleyince Hoca’nın gönlü derya olup taşmış. Bu hikmetleri söylemiş.
*
Zalim nefsim hiç bırakmadan ateşe attı. Vücudum kendi kendine tutuşup yandı. Müşriklerin imanını şeytan aldı. Euzu-Bismillah deyip yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
Hoca’nın egoizmi ve onun getirdiği hatalar yüzünden o zalim nefis Hoca’yı ateşe attı. Yani Hoca o kadar pişman oldu ki üzüntüsünden vücudu sanki kendi kendine tutuşup yandı. Onu hasta etti. Allah’a ortak koşan kimler varsa onların imanını şeytan alınca, Hoca şeytandan korunmak ve kurtulmak için Euzu duasını okuyup, Allah’ın adını anarak hayatına devam etti.
*
Münafıklar Cehennem içinde tutuşup yanınca. İman eden halis olup yanıp çıkınca. İmansızlar önce sonra tutuşup yanınca. Allah’ımdan iman dileyip yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
İnsanlar içinde nefisleri hayvan veya hayvandan aşağı olan kişiler inançsız ve imansız oldukları için hasetçidirler, iki yüzlüdürler. Ayrıca haset ettikleri kişilere düşman kesildiklerinden onların zarar görmesi için sevdikleri dost oldukları kimselerle aralarına nifak sokmayı huy edinmişlerdir. Bunlara münafık denir. Münafıklar düzgün ve iyi insanlarla kendileri arasındaki farklılığı kendileri aleyhine yorumlarlar. Bu da onlarda aşağılık kompleksi oluşturur. Karşısındakini mükemmel kendisini ise aşağılık gördüğü için bu münafığın canını yakar. Çektiği ıstırabın sebebi olarak karşısındaki kendinden üstün olan kişiyi görür. Bu yüzden ıstırabının müsebbibi olan kişiden intikam almak için, onu yıkmaya aşağıya çekmeye çalışırken fitne ve nifak temayüllerini kullanır. İnançsız olduğu için, Allah’ı tanımadığı için yaratılanların sırrına eremediği gibi rızık sahibinin kim olduğunu da bilemez. İçindeki ıstırap Cehennem ateşlerinden bir ateş olduğundan münafık ebediyen yanar.
İman eden, Cenab-ı Hakk’ın insanları ve diğer bütün yaratıkları derin ve katışıksız bir sevgiyle yarattığını bilir. İman eden, Cenab-ı Hakk’ın hikmet sahibi, adalet sahibi olduğunu da bilir. O yüzden başka insanları kıskanmasına lüzum olmadığını da bilir. Çünkü Allah, bir kuluna bir güzellik ihsan etti ise başka bir kuluna da başka bir güzellik ihsan etmiştir. İnanan kişi başkaları ne kadar üstün olursa olsun, kendini onların yanında hor görmez, aşağılık kompleksine kapılmaz. Çünkü o inanmış olduğu için Hakk katında daima kendini tatmin olmuş hisseder. Bir an için kıskançlık ve haset duygusuna kapılıp kendini yaksa bile hemen tövbe edip o cehennemi ıstıraptan yakasını kurtarır.
Hoca Ahmet, bu hikmetinde Allah’tan iman diliyor. Çünkü iman sahibine Cehennem ıstırapları dokunmaz. Onu biliyor ve kendisini iman sayesinde Cehennem’den kurtarıp devam ediyor.
*
Nefsim benim heva kıldı tarta şaştım. Başım alıp Piri-Mugân tarafına kaçtım. Kul Hace Ahmet ukbalardan gelip aştım. Uçan kuş gibi lâmekan’a aştım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
Nefsimin isteklerinin çokluğuna Hoca Ahmet şaşıp kalmış. Hakikaten insan durmadan ihtiyaç üreten bir yaratıktır. İhtiyaçlarının çok azını giderir. Diğerlerini gideremez. Bu yüzden insan mutsuzdur. Çünkü mutluluk insanın ihtiyacını giderdiği an hissettiği doyumdur. İnsanlık var olduğu günden bu yana mutsuzluktan kurtulmak için birbirine zıt iki tarz iki farklı düşünce üretmiştir. Bunlardan bir tanesi ihtiyaçları asgariye indirmektir. Belkemiği olan bütün memeli hayvanlarla beraber onun bir şubesi olan insan da; 1- Nefes almak, 2- Yemek yemek, 3- Barınmak (bir yuva sahibi olmak), 4- Üremek konularında müşterek ihtiyaç sahibidir.
İnsan daima havadar yerleri seçmeye, oralarda konuşlanmaya mütemayildir. Diğer canlılar gibi mütevazı bir şekilde beslenmeye razı olmamış, önce besinleri pişirmeye başlamış daha sonra da yemek menüleri icat etmiştir. Yemek için muazzam bir beceri ile tabaklar çanaklar, tencereler, fırınlar, ocaklar, mikrodalga fırınları oluşturmuştur. Barınmak için vücudunun sığacağı bir ağaç kovuğu bir mağara ona yetmemiş dört yüz odalı saraylar, rezidanslar, beş altı yüz katlı binalar imal etmiştir. Üreme konularına gelince; icat edilen araç gereçlerin çokluğu şaşırtıcı olduğu gibi çocuk yapmak için yüksek fizik ve biyoloji konularında ortaya atılan icat ve beceriler akıllara durgunluk verecek gibidir.
İhtiyaçlar karşısında onları asgariye indirmek yerine, üretilen büyün ihtiyaçları tatmin edecek yolu teklif eden diğer düşünce, Hz. Muhammed’in yoludur.
Hoca Ahmet o zamanki ihtiyaç çokluğundan başı dönerek, kendini peygamberimizin tarafına kaçarak kurtarmaya çalışmış. Baki olan âlemlerden gelerek, mekânsız âlemlerde her türlü ihtiyaçtan münezzeh olarak kuş gibi hafiflemeyi düşlemiştir.
|