Yazan: Işık SÜKAN
HİKMET 5
Birden bire durduğum yerde, bütün ulular, Hakk aşkını gönlümün içine saldılar. Hızır Babam hazır olup lütfederek yardım edip elim tutup aldılar. *
Otuz birde Hızır Babam mey (şarap) içirdi. Vücudumdaki şeytanları kaçırdı. Sevdalandım. Günahlarımı Hakk affetti. Ondan sonra beni dostlar Hakk yoluna soktular. *
Otuz iki yaşta Hakk’tan ferman ulaştı. “Mahsun olma, kulluğuma kabul ettim, can verirken sana iman nuru vereyim” diye. Garip canım mutlu olup güldü.*
Halik’ımdan haber erişti. Mutlu oldum. Şükreden oldum. Her kim çekiştirip tepti ise sabreden oldum. Bu alemde uyumayıp hazır oldum. Hay’u heves bencillik, ben gitti.*
Otuz üçte saki olup mey paylaştırdım. Şarap kadehini elime alıp doyasıya içtim. Ordu hazırlayıp şeytanla vuruştum. İki nefsimde öldü (dünyaya ait olan dünyayı isteyen nefis ile ahreti isteyen nefis; Hoca’nın kastettiği iki nefistir. Yunus Emre “Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver sen onu. Bana seni gerek seni.” demiştir. Burada Cenab’ı Hakk’ın zatına talip olmakla varılan makamdan bahsediliyor.). Allah’a hamd olsun.
AÇIKLAMALAR:
(dünyaya ait olan dünyayı isteyen nefis ile ahreti isteyen nefis; Hoca’nın kastettiği iki nefistir. Yunus Emre “Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver sen onu. Bana seni gerek seni.” demiştir. Burada Cenab’ı Hakk’ın zatına talip olmakla varılan makamdan bahsediliyor.). *
Otuz dörtte bilge oldum, âlim oldum. Rabb’im hikmet söyle dedi. Söyler oldum. Kırklar ile şarap içip yoldaş oldum. İçim dışım Hakk nuru ile doldu dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Bilindiği gibi tek tanrılı dinlerin her birisi Hakk’tan önemli bir mesajla gelmiştir. Hz. Musa insanlığa en önemli hukuk normlarını ve hukukun üstünlüğünü, Hz. İsa, sevginin gücünü ve önemini, Hz. Muhammed ise ilmin önemini mesaj olarak insanlığa sunmuştur. Bilindiği gibi Kuran’ı Kerim’e göre Fatiha’yı Şerif; Allah ile kul arasında bir mukavele formu olarak indirilmiştir. Fatiha’nın birinci ayeti Rahman ve Rahim olan Rabb’e (öğretmen Allah’a) âlemlere öğrettiklerinden dolayı, kulun hamdı ile başlar. Anlaşıldığına göre Allah’ın en sevdiği amel öğretmek ve öğrenmekten geçer. Hakk’a göre, talebe (öğrenmeyi talep eden) kutsaldır. Bir öğrencinin talep etme arzusu ne kadar şiddetli ise Allah için o, okadar sevimli ve kıymetlidir. Öğrenme, ilmin temel öğesidir. İnsan ne kadar ilim yaparsa ve bir hidayet ehli olarak ilimle ne kadar ihticac (derinliğine anlayıp idrak ederek kullanmak) ederse o kadar Allah’a yaklaşır. Ancak durmadan yeni şeyler öğrenip ilmi kapasiteyi arttırmayı isteyen insan, ilmi hakikatlara ulaşabilmek için uzun tecrübelerden oluşan bir vetireyi tamamlamak zorundadır. Bu tecrübeler deneme yanılma sürecine bağlı olduğu için pek çok defa hatalar, yanlışlar yapılabilir. Hatta bunun sonucunda çok büyük kötülükler günahlar da işlenebilir. Örnek; Nobel isimli bilgin dinamiti icat etti. Bu insanlığın büyük hayırlarına vesile olsun diye ortaya çıktı ise de kötü niyetli kişilerin elinde ölümlere facialara da yol açtı. Nobel, üzüntüsünü hafifletmek için, insanlığın yararına işler başaran kişilere ve bilim adamlarına kendi adıyla anılan ödülleri dağıtmaya o devirden beri devam ediyor.
Sonuç itibari ile bu durumdaki büyük insanların kusur ve günahlarını ancak Cenab-ı Hakk affeder. Çünkü, ilim yapmayan ve yapmak istemeyen kendine başka bir Allah arasın demiştir. *
Otuz beşte mescide girip devran sürdüm. İsteklilere aşk mektebini kurdum. Eğri yola her kim girdi çevirdim çekiştirdi, vurdum. Âşıklara Hakk’tan müjde ulaştı dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Öğrenmeye istekli olan (talep eden: talebe) öğrenciler için Hoca aşk mektebini kurmuş. Aşk, Hakk’a yakınlaşma arzusunun en yüksek derecesidir. Bir evvelki hikmeti açıklarken ifade ettiğimiz gibi, yanlış hata, kusur, günahlarla dolu olan tecrübeler sürecinde Hoca rehber olarak bunu askeriye indirdiğini söylüyor. Doğal olarak, Hakk’tan da öğrencilerine mağfiretle müjdelendikleri anlatılıyor. *
Otuz altı yaşında kemal sahibi oldum. Hakk Mustafa’nın cemalini gösterdiler. O sebepten gözüm yaşlı bedenim büküp kaldım. Aşk hançeri yüreğimi ve bağrımı dilim dilim dildi dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Hoca otuz altı yaşında olgunlaşmış. SAV. Hz.’lerinin cemalini görmüş. Yani; onun maddi ve manevi varlığının eşsiz güzelliğini, ahengini, uyumunu, güçlerinin senkronizasyonunun olağan üstü kusursuzluğunu görüp idrak etmiş. O yüzden, sevgi gücünün duyarlığından gözlerinden yaş akıyor. Saygısından bedeni bükülüp kalmış. Pervanenin mum alevine değerek canını yakmasına benzer bir acıyla sanki hançer yemiş gibi yüreği ve bağrı dilimlenmiş gibi acımış. Bu aynı zamanda benzersiz bir sevda lezzetini de Hoca’ya yaşatmıştır. *
Otuz yedi yaşa girdim, uyanmadım. Allah’a insaf edip doğru yola koyulmadım. Seher vakti ağlayarak inlemedim. Ama tövbe ettim. Rabbim kabul etti dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Hoca otuz yedi yaşına girdiği halde, uyanmadığını söylüyor. Çünkü Hakk’a yakınlık ölçülerini ifade eden idrak makamlarını henüz tamamlamamıştır. Böylece Allah’a karşı insafsızlık etmiş olduğunu düşünüyor. Ama tövbesini Rabbin kabul ettiği ortada. Bu idrak makamlarından bazıları şöyledir. (1-La ilahe illallah: Allah’tan başka ilah yoktur. 2- La faili illallah: Allah’tan başka fail (fiilleri yapan kişi) yoktur. 3-La maksudu illallah: Allah’tan başka maksat yoktur.) Bunların tasavvufta uzun açıklamaları vardır. *
Otuz sekiz yaşa girdim, ömrüm geçti. Ağlamayım mı, öleceğim vaktim yakınlaştı? Ecel gelip kadehini bana tuttu; Bilmeden kaldım. Ömrüm sonu oldu dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Hoca otuz sekiz yaşına geldiği zaman ölüm vaktinin yakınlaştığını söylüyor. Burada ölüm vaktini iki şekilde anlamak mümkün.
- “Ölmeden ölünüz.” hadisine göre hem dünyaya ait malikiyet istekleri veya maddi isteklerden, hem de ahirete ait manevi haz ve keyiflerden sarfı nazar etmek..
- Hoca’nın devrinde ölüm yaşının ortalama otuz sekiz, kırk yaş civarında olması anlaşılıyor.
Ecel gelip kadehi Hoca’ya tutmuş. Fakat kendisi bu manayı anlayamadığı için, gitmeyip kalmış. Ama bu da ömrünün sonu olmuş. *
Otuz dokuz yaşa girdim. Hasret içindeyim. Ne yazık geçti ömrüm hani ibadet. İbadet edenler Hakk karşısında mutlulukta hoş iken benim kızıl yüzüm ibadetsizlikten soldu dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Otuz dokuz yaşında Hoca hasret içinde. Geçmişte ifade ettiği gibi, Hakk’ta ve SAV. Hz.’lerinin cemallerini görmesi onun aşıklardan olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu yaşında onlara büyük hasret duyuyor. Çünkü dervişlikte değişik haller vardır. İllaki en önemli iki ruhi tesir altında bu haller mütalâa edilebilir. Birinci tesir neşeli, mesut ruhiyat, ikinci tesir mahsun, mükedder ruhiyat.. Bu hikmette Hoca’nın mahsun ruhaniyetin içinde olduğu ve kendiyle ilgili değerleri bile hiçe indirgediği anlaşılıyor. *
Saç sakalım hep ağırdı. Gönlüm kara. Mahşer günü rabbim rahmet etmezse halim perişan. Hakk’a amelsiz olduğum malum. Günahım çok. Bütün melekler günahlarımı bildi dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Bu hikmette de hazret mahzun ruhaniyetini sürdürüyor. *
Pir-i kâmil içkisinden damla tattım. Yol bulayım diye geceleri dondum. Allah’a hamd olsun bana lütfetti nura battım. Gönül kuşum la mekâna ulaştı dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Pir-i kâmil dediği kişi SAV. Hz.’leridir. Onun içkisinden damla tadınca nurlara gark olduğu için hamd ediyor. Ve gönlünün la mekana ulaştığını beyan ediyor. Burada da Hoca’nın bu sefer neşeli bir ruhaniyet içinde yaşadığı hali ifade ettiğini görüyoruz.*
Kıyametin şiddetinden aklım şaşkın. Canım yorgun. Gönlüm korkmuş. Evim yıkık. Sırat adlı köprüsünden gönlüm param parça oldu. Aklım gidip deli olup kaldım dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Kıyamet, mutlaka kopacağı mukadder olan bir felaketler manzumesi olarak takdim edilmiştir. Buna göre, gökyüzündeki yıldızlar yağmur gibi dünyaya yağacak. Yeryüzünde hiçbir engelli arazi kalmamak üzere, dağlar tavada yağ gibi eriyecek. Milyonlarca insan, tarladan bakla çıkar gibi topraktan çıkarak bir araya gelecek. Analar babalar evlatlarını, evlatlar analarını babalarını ve çocuklarını tanımayacak. Bu esnada gökten minare boyunda melekler inerek, trafik polisi gibi parmaklarıyla insanları işaretleyerek onları cehennemlik veya cennetlik namzetleri olarak ayrı guruplarda toplayacak. Bu esnada, zincirlere vurulmuş olan cehennem, kudurarak insanlara doğru savlet etmeye davranacak. Büyük peygamberler korkudan secde ederken, SAV. Hz.’leri cehennemin zincirinden yakalayarak onu sakinleştirecek. Yer demir gök bakır olduğu halde, Cenab-ı Allah’ın, bezmi ezelden kıyamete kadar, dünyaya gelmiş olan insanları, sorgulaması başlayarak elli bin sene sürecek. Hak kazananlar, korkunç bir ateş deryasının üzerinde kurulmuş olan kıldan ince kılıçtan keskince sırat köprüsünden geçerek selamete ulaşacaklar.
Hoca kıyametin dehşetini kendine göre açıklamaya çalışıyor. Ancak, bazı aklı evveller “Cennette cehennemde dünyadadır.” demiştirler ki şahsi inancıma göre haksız sayılmazlar. Çünkü Cenab-ı Allah çok yukarılarda açıkladığımız gibi insan bedenini iki trilyon hücreden yaratmıştır. Ve bundan sonra kendi ruhundan bu bedene üfleyerek onu canlı kılmıştır. İnsan bedenindeki bu hücrelerin de ayrı ayrı ruhları vardır. Çünkü bu hücrelerden (bedenin fotokopisini) klonlamak suretiyle ikizini oluşturmayı teknoloji başarmıştır.
Bu iki trilyon hücrenin beslenmesi; yerin altındaki, yerin üstündeki, gökteki ve yerle gök arasındaki ve denizdeki her türlü bitki, hayvan, böcek, balık ve yosunlar ile sağlanmaktadır. Tabii bu saydıklarımızın da ruhu vardır. Gıdalarla beraber onların ruhu da hücrelerin ruhaniyetleriyle birleşmektedir.
*
Kul Hoca Ahmet kırka girdin. Nefsini kır. Ahirette tertemiz olmak için burada ağla. İmanın postu şeriattır. İmanın aslı tarikat. Tarikata giren Hakk’tan pay aldı dostlar.
AÇIKLAMALAR:
Kırk yaşına giren Hoca nefsini kırıp ahirete tertemiz gidebilmek için bu dünyada ağlamayı tavsiye ediyor. Böylece nefsini kırarak Hakk’tan pay almaya çalışıyor ve imanın postu şeriattır diyor. Şeriat dinin dayandığı temel hukuk kurallarıdır. İnsanın yaptığı yanlışlar, gözler ağlayınca Hakk tarafından mağfiret edilir. |