Yazan: Işık SÜKAN
“Kad allemna ente fikülliumur” “Ente Kafi ente Âfi ya Gafur” “Kafi fil gaybı huvemen filhuzur” “Ente Kafi ente Âfi ya Gafur”.
AÇIKLAMALAR:
(Kad allemna ente fikülli umur yani her hususta her durum ve halde, her zamanda; bütün alimlerin çok daha üstünde çare bulmaya yetişen) sen, Kafi’sin, sen Afi’sin yani affedicisin ya Gafur yani mağfiret eden, bağışlayansın. Huzuru sağlamakta, görünen ve görünmeyen her durumda, esirgemeye Kâfi’sin yani yeterlisin. Sen Kâfi’sin, sen Afi’sin yani affedicisin ve sen Gafur’sun yani mağfiret edicisin. *
Mustafa naz makamı haline erdiler. Bir topluluğu asi deyip kaygı ettiler. “Ümmetim, vay ümmetim deyip” söylediler. Sensin kafi, sensin afi ya gafur.
AÇIKLAMALAR:
Hz. Muhammed Mustafa, Allah’ın habibidir. Yani Allah’ın sevgilisidir. Yani maşukandandır. Herkesin kendisine aşık olduğu maşukan vasfının sonuçlarından biri de aşık olunan kişinin naz yapması aşkın doğasında olan bir makamdır. Burada, SAV. Hz.’lerinin asi olan ümmetlerinin durumundan kaygı duyarak Cenab-ı Hakk’a onların affedilmesini temin için Rabb’inin en güzel ve güçlü Esmalarını anarak ve kendisinin her şeye yeten gücünü zikrederek asi ümmeti için af dilerken Rabb’in ne kadar sevgi dolu ve şefkatli olduğunu ifade ediyor. Ve o affı temin ediyor.
*
Bizi sevdi başkalarını sevmedi. Hem anne hem babasını da sevmedi. Bağışladım diyene kadar bırakmadı. Sensin kafi, sensin afi ya gafur.
AÇIKLAMALAR:
Resulullah kendi anne ve babasını ve kendi özüne ait ailesine değil ümmetine olan sevgisi yüzünden asi ümmetini bağışlayıncaya kadar Allah’a münacatına devam ederek istediğini elde etti. Bu isteğinin elde edilmesindeki sır, kendisi maşuk olduğu halde bu esmalarla Allah’a olan aşkını ifade ettiği için duası kabul oluyor. Bundan çıkan sonuç şudur ki Ente Kafi, Ente Afi Ya Gafur esmalarını söylerken bunların Allah aşkıyla zikredilmesi halinde kabulü dua kabulü niyaz hasıl olabilir. *
Hakk Teala’dan nida geldi O’na. Ümmetimin işini bırak bana. Hepsini bağışlayayım orada sana. Sensin kafi, sensin afi ya gafur.
*
Dedi “Benden sonra ümmetimin olacağı. Farz ve sünneti bırakıp günah işleyeceği. Ümmetim çoğundan imanın gideceği.” Sensin kafi, sensin afi ya gafur. *
Ümmetim ümmetler içinde saftır. Neyleyim ki çoğu asi-cafi’dir. Kadir Mevlam öz vaadine vefalıdır. Sensin kafi, sensin afi ya gafur.
AÇIKLAMALAR:
Sevgili peygamberimiz burada ve bir evvelki hikmette; ümmeti Muhammed’in kendi vefatından sonra farz ve sünneti bırakarak günah işleyeceği öngörüsünde bulunuyor ve burada diğer bütün ümmetlere göre daha saf olduğunu betimliyor. “Neyleyim ki çoğu asi-cafi’dir.” Yani isyancı ve cefa verici kişilerdir diyor. Bu arada Kudret ve kuvvet sahibi Mevla’sının vadesine ve vaadine vefalı olduğunu ifade ederek, sensin Kafi, sensin Afi ya Gafur diyerek Tanrı’ya aşk ile sesleniyor. *
Miskin Ahmet sen bu günah zehrinden kurtulursun. İçsen rıza şarabından. Lakin çok korkarım Allah’ın kahrından. Sensin kafi, sensin afi ya gafur.
AÇIKLAMALAR:
Hoca Ahmet kendini miskin olarak vasıflayıp, Tanrı’dan razı olmakla günah zehrinden kurtulabileceğini söylüyor. Tanrı Adem’i yarattığından itibaren onun bütün ihtiyaçlarını ve rızkını kendisi istemeden ihsan ettiği halde, insanoğlu nankör olduğu için, şükür ve hamt etmeyip daima nimeti küfran etmiştir. Allah’ın insanoğlundan razı olması için, önce insanın nankörlükten ve isyandan vazgeçip şükür ve hamd ederek kendine ihsan edilen nimetleri idrak etmesi ve Allah’tan razı olması icap eder. Ancak ondan sonra, Allah’ın da kendisinden razı olması mümkün olacaktır. Aksi takdirde Hoca’nın ifade ettiği gibi Allah’ın kahrından korkmak icap eder. Hoca sen her şeye kifayet eden, sevgi ve şefkatle af gücüne sahip olan Gufran’a sığınarak günahlarının affını talep ediyor.
|