Yazan: Işık SÜKAN

 

HİKMET 12

Allah Teala âşıklara verdi aşkını. Şükreden olup tutuşup yandım ben işte. İki âlem gözlerime haşhaş tanesi görünmedi. Yalnız Hakk’ı sevdim beni işte.
AÇIKLAMALAR:
        Bilindiği gibi dünyada en kıymetli maneviyat unsuru sevgidir. Bunu mesaj olarak Hakk’tan indiren Hz. İsa Peygamberdir. İnsanlara sevgiyi öğretmeye çalışmıştır ve tarihin en büyük trajik efsanesiyle ümmetlerini cehennemden kurtarabilmek için mübarek vücudunun çarmıha gerilmesi söz konusu olmuştur. Yani ümmeti için kendini kurban etmiştir. O yüzden en çözümsüz en zor problemleri bile kurban halleder.
        Sevginin en yüce gücüne aşk deniyor. Hoca Ahmet bu aşkı tadarak tutuşup yanınca şükrediyor. Çünkü Allah Teala’nın aşkı aşıklaradır. Aşka nail olan bir kimse için dünya ve ahiret alemi haşhaş tanesi gibi çok küçük ve ehemmiyetsiz kalır. Aşık olmayan bunu algılıyamaz.

*

Candan geçip yalnız Hakk’ı cana kattım. Ondan sonra derya olup dolup taştım. La mekânı seyrederek makam aştım. Dünya ardında yüz bin talak koydum ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Hoca Ahmet, aşık olunca Hakk’ı canına katmış ondan sonra la mekanı seyrederek makam aşmış ve dünyayı yüz bin talakla boşamış. Dünyadan kopmayı ve onun bütün değerlerinden uzaklaşmayı abartarak ifade ediyor.

*

Hakk önünde en üstün akıl bile duramaz. Aşk şiddeti coşsa bir an durmaz. Kelebek gibi kor haline gelip kendini bilmez. Bu sırları sevgiliden duydum ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Miraca çıkan peygamberimiz, sidre-i müntehaya (sonsuzluğun kenarı) geldiği zaman, aklın meleği olan Cebrail AS. “Bundan ileri bir adım daha atamam Ya Resulallah. Atarsam yanarım.” dedi. Ve bu sefer Resulullah’ı Hakk’a götürmek için Refref adı verilen bir binit geldi. Ve tek başına peygamberimizi Hakk’a ulaştırdı. Sidre-i Münteha’dan sonra aşk denizi gelir. Hakk bu denizin ortasında konuşlanmıştır. Sadece Cebrail değil kelebek bile bu denize düşse kor halinde yanar kendini bilmez. Anlaşıldığına göre, Hoca da Miraç yapmıştır. Aksi halde bu sırları söyleyemezdi.

*

        Tarikatın yollarının ötesi çok. Temiz aşkını ele almadan yürüyüp olmaz. Cemalini görse olmaz gece gündüz uyuyup. Hiç uyumadan gördüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Hakk’a yakınlık isteyen disiplinli bir çalışmayla tarikata yani yola girer. Ne kadar ilerlerse ilerlesin bu esnada arınmaya devam eder. Fakat bu aşığın mutmain olmasına yetmez. Yüreğindeki aşk tertemiz olmalı ve çok şiddetli olmalı ki Hakk’a yakınlık vücut bulsun. Hiç dinlenmeden hatta uyumadan çalışan Hoca cemali nasıl gördüğünü ifade ediyor.

*

        Tarikatın yolu çetin sonsuz şaştım. Başım kurudu pir-i kâmil’e kaçtım. Pir eteğin tutup batın gözünü açtım. Rezil olup yollar gezip yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Tarikata (yani Hakk’a yakınlaşmak için girilen disiplinli yol) giren kişi ciddi ve zor bir okula başlamış olur. Bu zor çalışmalar esnasında kendisini hayretten hayrete şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürerek eğiten bu yolda, Hoca başının kuruduğunu söylüyor. Hal böyle olunca, pir-i kâmil’e kaçıp sığınmış. Ondan aldığı destekle görünmeyenleri gören (batın) gözünü açmış. İşte o zaman hakikate erince kendi hatalarını günahlarını yanlışlarını idrak ederek kendi kendine rezil olup, arınmak ve olgunlaşmak için başka (tekniklere) yollara yürümek zorunda kalmıştır.

*

        Tarikatın yollarıdır çetin azap. Bu yollarda nice âşık oldu toprak. Aşk yoluna her kim girse hali harap. Erenlerden yolu sorup yürüdüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Tarikatın tarz ve usulleri başında bulunan Hz. Pir’lere göre değişir ise de genelde disiplin ve çalışma şartları zordur. Hoca bunu çetin azap olarak tavsif etmiştir. Bu yollarda nece âşıkların ölüp gittiğini, ölmeyenlerin ise hallerinin harap olduğunu ifade ediyor. Kendisinin bu gözlemden sonra erenlere danışarak, çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ediyor.  Böylece danışmanın ve işi bilenden öğrenmenin, püf noktalarını idrak etmekteki faydalarına değinerek, tavsiyede bulunuyor.

*

        Tarikatın yollarıdır sonsuz yüce. Nasip kılan kuluna oldu yakın. Zerresine dayanamaz yedi cehennem. Ey dostlar aziz candan doydum ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Tarikat usullerinin ve tarzlarının yüce bir ideale ulaşmak durumunda olması, doğal olarak onu mübarek kılıyor. Hakk birine bu yolu nasip ederse sonunda kuluna yakın olur. O yüzden yedi cehennem gelse bu yakınlığa ulaşmış kimsenin zerresine bile dayanamaz. Hoca bütün bunları yaşayıp aziz canından da doyduğunu ifade ediyor.

*

        Hakikatin anlamına yeten kişi. Şaşkın tutuşup yanar içi dışı. Kanlar akar gözlerinden akan yaşı. Gözyaşımı armağan eyleyip vardım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Tarikat yolunu takip eden ve sonunda hakikate ulaşmayı başaran kişinin gözünden kanlı yaşlar akar. Çünkü artık insanlığın yüzüne taktığı maskeler onu aldatamaz. Dolayısıyla bütün hayalleri yıkılır. Fakat aslında Hakk’ın gerçeği insanlığın bütün hayallerini fersah fersah aşacak güçte bir güzellik taşır. O yüzden Hoca Ahmet üzülmeyi geride bırakıp gözyaşlarını hakikate armağan ediyor.

*

        Şeriattır âşıkların efsanesi. Arif âşık tarikatın inci tanesi. Nereye gitse sevgili’si evdeşi. Bu sırları arş üstünde gördüm ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Şeriat yani hukuk; insanlığın yücelmesinde ve bütün yaratıkların üstünde şeref kazanmasına, ayrıca kendi kendini aşarak tekâmül etmesine sebep olan en önemli fenomendir. O yüzden Hakk’a âşık olanların, uğruna nece kahramanlıklar yapmalarıyla şeriat, aşıkların efsanesi olmuştur. Çünkü ona riayet etmeyen ve gönül vermeyen kişilerin Hakk’a yücelmesi mümkün değildir. O yüzden âşıklar arifandan olup, tarikat disiplinine tâbi olan dervişlerin (talebelerin) arasında değer olarak inci tanesi gibidir. Nereye gitse sevgili tuttuğu Hakk, onun bedeniyle (evdeş kelimesi kişinin bedeni hakiki evi olması itibariyle mecaz olarak kullanılmıştır.) ve gönlüyle beraberdir. Hoca, bu sırları arşın üzerinde gördüğünü söylüyor. 

*

        Aşkın bağını gezmeden âşık olunmaz. Hakirlik ağlamaklık çekmedikçe nefsin ölmez. Bir damlaya razı olmadan o inci olmaz. Razı olup has cevherinden aldım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Varlık âlemi; Nur-u Muhammedi (övgüye en layık olan ışık’tan) den yaratılmıştır. Nur-u Muhammedi ise aşktan ve ilimden ibarettir. Dolayısıyla varlık âleminde sonsuz çeşitlilik arz eden yaradılışın özü aşk ve ilimdir. O yüzden varlık âlemini gözleyen zekâ ve akıl sahibi insan, doğal olarak hayran kalır. Hayran olduğu nesnelerin fonksiyonlarını tetkik edince malumat sahibi olur. Bunun sonucunda da canlı cansız demeden onlara karşı yüreği sevgi ile dolar. Sonunda bunların bir yaratıcının eseri olduğunu idrak ederse âşık olur. Hoca burada; “aşkın bağını gezmek” derken aşkın sürecini ima etmiştir.
        İnsan; ihtiyaç üreten, akıl sahibi bir memeli hayvandır. Ürettiği ihtiyaçların ancak çok azına sahip olan insan, sahip olamadıkları için devamlı mutsuzluk hisseder. Başkaları ondan daha fazla zengin ise, kendini hakir hisseder. Ayrıca zengin olanlar da, olamayanlara üstünlük taslayarak kendi nefislerini tatmin etmeye çalışırlar ki bu fakirlerin hakirliğini büsbütün arttırır. Nefislerini hayvani vasıftan kurtarmak isteyen kendilerini hakirlikten azade etmek isteyen kişiler; başkalarının zenginliğini düşünmekten ve kıskanmaktan vazgeçip, ürettikleri ihtiyaçları kısmaya ve elindekilerle tatmin olmaya başlayınca, aç gözlülüklerinin tetiklediği ıstıraplardan kurtularak, nefislerini terbiye ederler. Yaratıcının zenginliğinin yanında daima ebediyen fakir kalacaklarını anlayınca buna samimiyetle razı olurlarsa, Hakk’a yakınlaşarak O’nun indinde bir inci gibi değer kazanırlar. (Sevgili Peygamberimiz SAV. fakr-ı seçtim derken bunu kastetmiştir.)  Özlerindeki asıl cevhere yani aşk ve ilime malik olduklarını idrak ederek başkaca bir şeylere ihtiyaçları olmadığını anlarlar. Böylece Hakk’a yakınlığın en üst mertebesine yükselirler.

*

        Aşk ateşine yanan aşığın rengi uçar. Ahirete doğru çekip alıp burada geçer. Burada olan düğümlerin orada açar. Resul dünya leştir dedi bıraktım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Aşk ateşine yanan âşık, doğal olarak yemeği içmeyi kısar ve derin tefekkürlere dalar. Bu yüzden rengi solar. Daha çok ahiret (gelecek zaman) âlemlerini düşünür. Burada halledemediği pek çok zorlukları, orada aşacağına inanır. Dünyada olup biten her şey geçici olduğu için; taze, çekici, hayranlık uyandırıcı şeyler; her şeyi yakan oksijen dolu dünya atmosferinde, çabucak bozulup bayatlayıp ölüyor ve geride leşleri kalıyor. Bu da insanlara dayanılmaz üzüntüler ve elemler veriyor. Onun için sevgili peygamberimiz “Dünya leştir.” demiştir. Bu gerçeği anlayan Hoca Ahmet dünyayı bıraktığını ifade ediyor.

*

        Gerçek aşıkların rengi soluk. Aynaya göz atsa ondan parlak. Özü hayran gönlü viran gözü yaşlı. Kudretine hayran olup kaldım ben işte.
        AÇIKLAMALAR:
        Gerçek âşıkların rengi soluktur. Ama aynaya göz atsalar yüzleri nurani olmuştur. O yüzden parlaktır. Özü hayrandır. Yukarıda açıkladık. Gönlü virandır. Çünkü bütün hayalleri yıkılmıştır. Ayrıca yeniden hayal ettiği şeylerin de akamete uğrayacağını bildiği için gönlü virandır. Aşk hasreti her zaman gitgide hassasiyet kesp eden gönülleri yüzünden gözleri yaşlıdır. Âşıkların zihni her an Hakk’la dolu olduğu için O’nun güzel isimlerini anıp hayran olmak âşıkların huyudur. Bu hikmette Hoca Ahmet, Hakk’ın kudretine hayran olup kalmış.

*

        Allah dedi “Çok ağlasan göresin beni. Ağlayıp inlesen kulum deyip söyleyim seni. Candan geçip beni isteyen âşık hani.” İlham geldi gerçek kulağa aldım ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Yer yüzündeki haksızlıkları, insanların emeklerinin sömürülmesi sonucunda ailelerin düştüğü dramatik olayları, gençlerin eğitimden uzak isyan dolu kavgalarının sebep olduğu felaketleri, bebeklerin ve küçük yavruların maruz kaldıkları işkenceleri, milletlerin başına çöreklenen kötü yürekli tiranların uluslarına çektirdikleri çileleri, gönüllerini Hakk’a bağlamış akıllı bilgili insanların maruz kaldıkları baskıları, birkaç rantiyenin para kazanmak için insanları nasıl zehirlediklerini veya nasıl sömürdüklerini düşünen ve bu yüzden çok ağlayan insan Hakk’ı görmeye layıktır. Bu yüzden ağlayıp inleyip medet arayan kulların Hakk’la söyleşmeye yine Hakk’ı vardır. Hakk için, yukarıda saydığımız kötülüklerle savaşmak adına isteyerek canından geçen O’nun en yakını olmaya layıktır. Hoca Ahmet Hakk’tan gerçek bir ilham geldiğini o yüzden bu hikmeti hafızasına kaydettiğini beyan ediyor.    

*

        Gerçek gönülde yananlara cemal armağan. Yalancı aşk yola girse her şey hata. Gerçek aşığın gözü yaşlı bedeni bükük. Bükük olup yer altına girdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Gerçek duygularla insanların üzüntüsünü paylaşanlara Cenab-ı Hakk’ın cemali armağan olarak ihsan edilmiştir. Böyle olunca bütün yaratıklar ve insanlar o kişileri severler ve hürmet ederler. Yalancı aşık doğru yola girse bile yaptığı her hareket hatalı olur. Çünkü yalan en büyük günahtır. Gerçek aşığın gözü her zaman yaşlıdır. Bedeni bükük yani hastadır. O yüzden Hoca Ahmet yer altına girdiğini söylüyor.

*

        Hakikatı gerçek aşığa armağan vereyim. Mahşer günü nasılsın deyip halini sorayım. Şefaatçi olup şefaati kendim kılayım. Rahmetinden ümit tutup geldim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Hakk; hakikati yani yaradılışın bütün sırlarını görmeyi, anlamayı, idrak etmeyi gerçek Hakk aşığına armağan olarak verecektir. Mahşer günü ölülerin dirilip, dağların tavada yağ gibi eriyip, yer demir gök bakır olduğu zaman Hakk; gerçek aşığa “nasılsın” deyip, halini hatırını soracak ve ona şefaatçi olup şefaati kendi kılacak diyen Hoca Ahmet, Hakk’ın rahmetinden ümit tuttuğunu ifade ediyor.

*

        Kul Hoca Ahmet Hakk zikrini söyle daima. Hakk’tan korkup dinmeden ağla boyuna. Namaz kılıp oruç tutup her sabah akşam. Böyle yapıp muradıma erdim ben işte.
AÇIKLAMALAR:
        Kul Hoca Ahmet; Ahzap Suresi 41. ayetin farz olan emrinin daima yerine getirilmesini istiyor. Yani Hakk’ın zikrini sabah akşam tekrar edilmesini, bu esnada Hakk’tan korkarak aralık vermeksizin devamlı ağlamayı tavsiye ediyor. Kendisi namaz kılıp oruç tutup her sabah akşam böyle yaparak muradına erdiğini ifade ediyor. Gerçekten sabah akşam Hakk’ı zikretmek farzdır. Daha önceki açıklamalarımızda söylediğimiz gibi; zikir farklılıkları daha sonra tarikatların çeşitliliğini doğurmuştur. Her tarikatın zikri farklıdır. Namaz ise çok daha sonra Nisa Suresi 80. ayete göre, sevgili peygamberimizin Miraç’ta Hakk tarafından ümmeti Muhammed’e hediye olarak gönderilen bir ibadet biçimidir.
        Sabah akşam zikretmeyi öğrenmiş olan ümmeti Muhammed bu sefer namaz ile müşerref olmuştur. Namaz sadece duaların zikri değil bütün bedenin ve doğal olarak bütün organların aynı anda kutsal zikrinden oluşmuştur. Kişinin kıbleye secde etmesiyle dünya gezegeninin ortasında olduğu varsayılan manyetik alana uygun hareket eden pusulaya göre yapılmaktadır. Böylece insandaki elektrik secde sırasında voltaj olarak çok daha alçak seviyeye inmektedir. Bu da iç elektrik ile dış elektriğin dengelenmesine sebep oluyor. Bilindiği gibi iç elektrikle dış elektrik arasında büyük fark oluşması halinde kalb krizi geçirme ihtimali %80’leri buluyor. O yüzden muntazam namaz kılanlar kalp krizi geçirmez. Hakk’tan korkup daima ağlamakta Hoca Ahmet büyük menfaatler görmektedir. Gerçekten Hakk’tan korkan insanların büyük günahlar işlemesi mümkün değildir. Ağlamak ise, tıp dünyasında sağlık açısından çok önemli bir şifa faktörüdür.

   
     
1
HOCA AHMED YESEVİ
DİVAN-I HİKMET
1

© 2005 Işık Sükan - Her Hakkı Saklıdır. İzin almadan çoğaltılamaz ve kopyalanamaz.
Bu site bir Bora Döken tasarımıdır.