Yazan: Işık SÜKAN
HİKMET 6
Ya ilahım, hamdın ile hikmet söyledim. Zatı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana. Tövbe kılıp günahımdan korkup döndüm; Zatı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Burada Hoca Ahmet hamd ederek, hikmet söylemiş. Zatı ulu Rabbine tövbe kılarak, günahından da korkarak zatı ulu Rabbine sığınıp huzuruna geliyor. *
Kırk birimde ihlâs eğledim, yol bulayım deyip erenlerden gördüğüm her sırrı ben örteyim deyip piri kâmil izini alıp ben öpeyim deyip zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Hoca kırk bir yaşındayken olanca samimiyetiyle her sırrı örtüp, piri kamilden izin alarak yol bulmak için zatı ulu Rabbine sığınıyor.*
Kırk birimde istekli olup yola girdim; İhlâs eğleyip yalnız Hakk’a gönül verdim. Arş, kürsü, levh’den geçip kalem’i (gelecek zamanları levh’e kayıt eden araçtır.) gezdim. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Kırk birinde Hakk’a gönül verip, arş, kürsi, levh’den geçip kalem’i gezmiş. Hakk’a gönül verince, arşı, kürsiyi gezip durmuş. Kürsi, Cenab-ı Hakk’ın istikbalde olacak vakaları dakikası dakikasına yazdığı ve muhafaza ettiği; levh-i mahfuz’dur. *
Kırk üçümde Hakk’ı arayıp feryad eğledim. Gözyaşımı akıtarak pınar eğledim. Kırlarda gezip kendimi divane eğledim. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Burada Hoca Ahmet, Hakk’a olan aşkını ifade ediyor. Mecnuna, O’nun aşkına gönderme yaparak Hakk’a olan aşkından divane olduğunu ifade edip, bundan da Rabbine sığınıyor. *
Kırk dördümde muhabbetin pazarında. Yakamı tutup ağlayıp yürüdüm gül bahçesinde. Mansur gibi başımı verip aşk darağacında, zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Burada da Hoca Allah aşkıyla kendinden geçip, Rabb’in güzelliklerle bezediği gül bahçesinde ki, burada gül sevgili peygamberimiz SAV.’ı temsil etmektedir. Hoca bu güzelliklerden mest olup, kellesini verse farkına varamayacak kadar bihuş olmuştur. *
Kırk beşimde Sen’den hacet dileyip geldim; tövbe eğledim. Her iş yaptım. Hata eğledim. Ya ilahım, rahmetini ulu bildim. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Hakk’a yakın olmak için ilim yapılması gerekmektedir. Fakat bu çalışmalar esnasında insan durmadan hata yapar. Hoca bu hataları için tövbe eyliyor ve zatı ulu Rabbin rahmetine sığınıyor. *
Kırk altımda zevk ve şevkim dolup taştı; rahmetinden damla damladı, şeytan kaçtı. Hakk’dan ilham arkadaş olup kapısını açtı. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Hoca kırk altı yaşında zevk ve şevkinin dolup taştığını ifade ediyor. Zaten “Aşk olmadan meşk olmaz.” denmiştir. Rabbin rahmetinden bir damla bile damlasa, şeytan hemen kaçar. *
Kırk dokuzda aşkın düştü, tutuşup yandım. Mansur gibi eş ve dosttan kaçıp kayboldum. Türlü türlü cefa değdi boyun eğdim. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Kırk dokuzunda Hoca Allah aşkından tutuşup yanmış. Eş ve dosttan kaçıp kaybolmuş. Her cefaya boyun eğdikten sonra, zatı ulu Rabbine sığınmış. *
Elli yaşta er’im dedim. Amelim zayıf; nefsim için yürür idim, it gibi gezip; zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Elli yaşında Hoca kendisini ER kabul ediyor. İt gibi gezip, zayıf nefsi için zayıf ameline çare arıyor. Sadece çareyi zatı ulu Rabbine sığınmakta buluyor.*
Kul Hoca Ahmed, er olmasan, ölmek iyi. Kızıl yüzünün kara yerde solması iyi; toprak gibi er altında olman iyi. Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.
AÇIKLAMALAR:
Hoca’ya göre, Ahmet er olamadıysa ölmek iyi demekten şu mana anlaşılıyor. (Er kişi arınmış, Tanrı’nın Kuran’da beyan ettiği farz kurallara uymuş, muttaki takva ehli, maddi manevi faziletlerle donatılmış Allah’a kul olmaya, peygamber SAV.’ye ümmet olmaya layık kişi demek olduğuna göre bu tanımın dışında kalacağına ölüm yeğ tutuluyor.) Kanlı canlı kızıl yüzünün, kara toprakta solup gitmesi iyi demekle şu mana anlaşılıyor: (Ancak yiyip içmeyi ve şehvetle yaşamayı huy edinen kişilerin yüzleri kanlı canlı olabilir. Bu ise takva ehlinin tarzına zıttır. Nefsine hakim olmakta güçlük çekenlerin halidir. Kendini bu halde görmektense toprak gibi yer altında olman iyi) diyen Hoca o yüzden zatı ulu Rabbine sığınıyor. |