Torunum Ekrem
Taha Başer’e ithaf
Çam ağaçlarının altında kuş cıvıltılarının
sessizliği bozduğu bu güzel yerde; bambu ağaçlarından
sanatlı bir şekilde yapılmış parmaklıkların çevirdiği,
ekose örtülü yuvarlak masalar ve siyah koltuklarla
tanzim edilmiş bir dinlence var. Demli nefis çaylar
ikram ediliyor. Bir bardak çay 10 bin lira. Bu
bahçenin ilerisinde inanılmaz parlak yeşil bir
çayır ve onu süsleyen pembe çiçekli ağaçcıklar
var. En zengin hayal gücü sahipleri bile cennet
imajı için, bu güzelliğe yeni ilâveler yapamazlardı.
Ağustos böcekleri ve uzaktan uzaktan gelen çocuk
sesleri de yerin doğal musikisi…
Burada insan “Ah keşke sevdiklerim
de bu güzellikleri benimle paylaşabilselerdi.”
diye düşünmeden edemez.
Ben bu duyguyu hep yaşıyorum. Çocukluğum,
gençliğim ve bitmekte olan orta yaşlılığımı dolduran
sevdiklerimin hatıraları o kadar canlı ki. Bir
sihirli kristalin içinde, her an zamanın başka
bir halini dönemeçli olarak algılıyorum sanki.
İşte bu yüzden sevdiklerimin çocukluk serüvenlerinden
anektodları sana yazmaya karar verdim.
Neden sana? Çünkü sen böyle şeylerin
kıymetini bilecek bir yaradılıştasın. Çünkü düşünebilen,
güzellikleri görüp değerlendirebilen ve saklayan
bir hafızan ve hassas bir ruhun var. Her neyse.
Belki de seni çok fazla sevdiğim ve seni gerçek
bir mirasçım olarak gördüğüm içindir sözlerim.
Bunlar ilerde senin için önemli olabilir veya
olmayabilir. Ama hiç değilse bir tebessüm yaratır
sanıyorum.
Sonsuz Sevgilerimle,
Anneannen Işık Sükan
|