-Hazırlayan
Işık Sükan-
Mevlana'dan
İnciler (V)
Akıl canla idrak olmuş, canla
aydınlanmıştır. Ruh nasıl olur da aklın tasarrufuna
girer?
*
Fakat ruh akla tesir eder de akıl
o tesir altında tedbire girişir. Akıl, eseri ruh
sanır. Ama güneşin nuru güneşin cirminden büsbütün
ayrıdır. O yüzden salik, bir gün ruhun nurundan
aslına ulaşmak için bir lokma ekmeğe kanaat etti.
Çünkü aşağılara vuran nur, gece gündüz daimi değildir
ki.. Geçer gider.
Fakat nurun aslına erişip orada yurt
edinen kişi daima o nura gark olmuştur. Ne bulut
yolunu keser, ne nuru grup eder. O artık ayrılıktan
kurtulmuş güzelleşmiştir. Bu makama eren kişinin
aslı ya göklerdendir yahut topraktır da topraklıktan
tamamıyla çıkmıştır.
*
Bu sözlerim, insanlara bir tekrarlamadır.
Ama bence tekrarlanan, tazelenip uzayan bir ömürdür.
*
Sır söyleyen gönül elçileri, İsrafil
huylu dinleyici isterler. Padişahlar gibi azâmet
sahibidir bunlar. Cihan halkından kulluk isterler.
Onlar yoksul değillerdir ki ettiğim hizmetlere
karşı teşekkür etsinler, minnet altında kalsınlar
a müzevvir! Ey gökyüzünün elçisi. Bunca rağbetsizliğe
rağmen sen yine padişahın sadakasını serç, esirgeme!
*
Düşmanlığa kalkışacaksan düşmanlık
edebileceğin biri ile savaş ki onu esir edebilmek
mümkün olsun.
Katra (damla) denizle nasıl savaşabilir.
Sen öyle bir güneşe düşmansın ki onun ışığından
güneş de titremektedir, yıldız da! Senin yanışın
ile onun ışığı, onun harareti azalır mı? Yahut
da hiç sen yanıp yakılıyorsun diye gamlanır mı?
Onun merhameti insan merhametine benzemez. Çünkü
insanın acımasında bir dert bir elem vardır. Tanrının
rahmeti ise dertten de elemden de paktır.
*
Herşeyi anlayan akıl bile dostların
ayrılığı ile yayı kırılmış okçuya döner.
*
(3695) Gönül sana da vefa etmez,
seni de terkedip gider. O senden vazgeçmeden sen
ondan vazgeçmeye çalış. Meryem gibi sen de surete;
“Senden Rahman’a sığınırım” de.
*
Herkes, birşey elde etmek, bir kâr
kazanmak hevesiyle bedenini ateşlere atmış, yanıp
yakılmıştır.
*
Tanrı, “Tanrının verdiği rızıktan
yeyin” dedi. Sen, buradaki rızkı ekmek sandın,
hikmet olduğunu anlamadın ha! Bu ağzını kapadın
mı başka bir ağız açılır.. O ağız, sır lokmalarını
yer yutar.
*
Gam ye de, seni derde sokanların
ekmeğini yeme. Gamı gördün mü aşkla kucakla. Akıllı
adam şarabı üzümde görür. Aşık, varı yokta bulur.
*
Tanrının bağışladığı altın, sen ölüp
kumlar, topraklar altında yatsan bile seninledir.
Öldükten sonra kalıp başkalarına nasip olan mal
değildir. Tanrı malı adım adım cenazenin önünden
gider, kabirde sana gurbet arkadaşı olur.
*
Ebedi aşkla kapı yoldaşı olmak için
ölüm gününe hazırlan da şimdiden öl.
*
Sabır, gayret perdesi ardındaki sevgilinin
yüzünü görmektir. Gam, çalışıp çabalayan kimsenin
önünde bir aynaya benzer. Sabırda muradına ulaşmayı,
gamda neşeyi seyreder.
*
Ne mutlu o kişiye ki nefsini aşağılatmıştır.
Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır.
*
Hangi şehir daha ziyade hoştur diye
sordular. Aşık, “Sevgilimin oturduğu şehir” diye
cevap verdi.
*
Kimi ziyanda görürsen bil ki görünüşte
yapayalnız bile olsa hakikatta o ziyana bir memurla
zülüflenir gider. A karıncadan daha aşağı, daha
kuvvetsiz ve ehemmiyetsiz adam, kendini dev görüyorsun
ha.. Sen körsün de ondan başına dikilmiş olan
o memuru görmüyorsun. Bu yalancı kanatlarla gururlandın
ha.. Adamı suça, ziyankârlığa çeken kol kanat,
amma da kol kanattır ya!
Kanat dediğin adamı yücelere çeker.
Topraklara bulandı mı da adam uçamaz gayrı!
*
Bir yerde aşk fazlalaştı, derdi artırdı
mı orada ne Ebu Hanife ders verebilir ne de Şafi!
Beni ölümle tehdit etme. Kendi kanıma
susamış biriyim zaten! Aşık doğru yolun ruhunu
bulmuş, o ruhla iki yüz cana sahip olmuştur da
her an iki yüzünü de feda edip durmaktadır.
Feda ettiği her cana karşılık da
on tane ecir alır. Kur’an’dan “Kim bir iyilik
yaparsa on mislini bulur” ayetini okusan a!
Ben sınadım, benim hayatım ölümümde.
Bu hayattan kurtuldum mu ebediyete erişeceğim.
Ey güvenilecek kişiler, beni öldürün öldürülmemde
hayat içinde hayat var.
*
Kim hazrette görüşe yol bulur, hakikati
görürse artık bilgilerle yücelmeyi dilemez.
*
Aklın utaridi bile beğenmez, kınardı..
Fakat kaza ve kader aklı da ahmak bir hale sokuyor,
akıllıyı da!
*
Öküz uyur istirahat eder, birşey
yerse kurban bayramı için besleniyor demektir.
Beni Musa’nın kurban edilerek ölüyü
dirilten öküzü bil. Musa’nın öküzü de kurban olmuştu.
En küçük cüz’ü bile bir öldürülmüşe hayat verdi.
Öküzün bazı yerleri ile ölüye vurun
hitabı geldi; vurdular. O öldürülmüş adam dirildi,
fırlayıp kalktı.
*
Ben öldüm, yetişip gelişen bir varlık
nebat oldum. Nebatken öldüm, hayvan suretinde
zuhur ettim.
Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken
de öldüm de insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan
niye korkayım? Bir hamle daha edeyim insanken
öleyim de melekler alemine geçeyim kol kanat açayım.
Bir kere daha melekken kurban olur da işte O olurum.
Suretlerin hepsini terkederim de
“Biz, mutlaka geri dönenleriz, O’na ulaşanlarız”
derim. Karanlıklarda gizli olan ab-ı hayat yok
mu.. O ölümdür.
*
Tanrı lütfuyla “Ben insana ruhumdan
ruh üfürdüm” sırrına mahzarım. Kamış gibi olan
tenden ayrılırsam yalnız Tanrı nefesi olarak kalırım.
Tanrının nefesi bu tene gelmesin de inci bu dar
sedeften kurtulsun artık. Tanrı “Ey doğru kişiler,
ölümü dileyin” dedi. Ben de doğrucuyum, bu söze
canımı veririm!
*
Peygamber “Din nasihattir” dedi.
Nasihat lugatta diyanetin zıttıdır. Bu nasihat
da dostlukta doğruluktan ibarettir. Doğru söylemez
aldatırsan hainsin, köpeksin!
*
Dünyadaki dört unsur da kendilerine
lamekan aleminden yüzlerce yardım geldiğini bilmezler.
Kuş kafeste su ve dane de buluyor ama su da kafesin
dışındaki bağdan bahçeden gelmekte, dane de!
*
Can kuşu, kedilerden “Hele durun
bakalım” sesini duyunca delik arayan fareye dönmüştür.
Bu yüzden can dünya deliğini vatan yapmış. Bu
delikte yapılar yapmaya girişmiştir. Bu deliğe
layık ilgilere sahip olmuştur. Ona bu delikte
yarayacak sanatları seçti diğerlerini bıraktı.
Çünkü dışarı çıkmaktan ümidini kesti. Bu yüzden
bedenden kurtulma yolu kapandı. Kedi ölümdür,
pençesi de hastalık. Kuş bucak bucak ilaç bulmaya
koşar, ölüm kadıya benzer, hastalık şahide. Mühlet
istemem, mühlet almam ilaçlardır, tedavidir. Adeta
ten hırkasını yamalarla yamarsın! Nihayet bir
sabah kızgın bir hale gelir. “Bu mühlet ne zamana
kadar sürecek? Utan artık.” der. O gün gelmeden
önce davran da padişahtan özür iste! Atını karanlıklara
süren adam, gönlünü nurdan tamamiyle ayırır. Şahdan
da kaçar, şahitten de.
*
Burada gecelemek uzaktan kolay görünür
ama bu geçiş sonunda güçleşir! Nice kişiler vardır
ki kasınır, böbürlenir. Fakat elem ve ıstırap
zamanında yapılacak, el atacak bir şey arar!
*
Madem ki aslan değilsin, ileriye
ayak atma. Çünkü ecel kurttur, canınsa koyun.
*
Abdal kimdir? Varlığı değişmiş olan,
Tanrının değiştirmesiyle şarabı sirke kesilen!
*
Fakat sarhoşsan, kendini aslanları
bile tutarım emrime ran ederim sanıyor, sarhoşlukla
aslan olduğunu zannediyorsan kendine gel sakın
ileri atılma.
*
Tanrı, doğru yolu bulmamış kötü münafıklar
hakkında “Onların savaşmaları kendi aralarında
şiddetlenir.” dedi.
*
Cefaya uğrayıp cilalanacağı zaman
kaçan, sonra da safa dileyen kişiye şaşarım doğrusu.
*
Sopa ile kilime vuran, kilime vurmaz
tozlarını silker. Annen, sana “Geber” dese bu
sözüyle kötü huyunun kötülüğünün geermesini ister.
*
Edepten, terbiyeden kaçanlar, erliğin
yüz suyunu da dökerler. Bunlar kendilerini kınayanlarını
da savaştan döndürürler. Nihayet böyle rezil ve
kahpe bir halde kala kaldılar.
*
Er olmayan kaypak arkadaşlara uyma.
Çevir onların yaprağını.
*
Suret bakımından acı da birdir tatlı
da. Fakat hakikatte bunlar birbirine zıttır, ikidir.
*
Tanrı şeytana hannas dedi. Şeytan
kirpinin kafasına benzer. Kirpi kötü avcıdan korkar
da büzlür, başını gizler. Fırsatını bulunca başını
çıkarır bu hileyle yılanı bile zebun eder.
Nefis senin iç aleminde yolunu kesmeseydi
bu yol kesiciler sana el atabilirler miydi?
Seni kötü şeylere sevkeden şehvetten,
gönlün, hırsa tamaha, afete esir olmuştur. Bu
yüzden hırsız oldun kendini berbat ettin de görünen
memurlar seni kahretmek için yol buldular. Hadisteki
şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi
içinizdedir! İçinizdeki düşmanın palavrasını dinlemeyin,
ondan kaçın çünkü o da inatta iblise benzer.
*
Ey canı tek adam bizi töhmet altında
bırakma. Zaten düşmanların hilelerinden emin değil.
Haydi yürü ham sevdayı pişirmeye kalkışma. Aklını
başına al da bu dedikoduyu kısa kes, yürü git.
Kendini de vebale sokma, bizi de!
*
Ben la kılıcıyla kurban olmuş bir
aşıkım. Hayallere kapılıp bu yolda duracaklardan
değilim. İsmail gibi başından geçmiş bir adamım
ben.
*
İnsan için candan iyi bir şey yoksa
can azizdir. Fakat candan daha iyi bir şeye sahip
oldu mu, canın adı hor, hakir olur gider.
*
Be hey aşağılık adam sendeki zan,
ne acayip zan ki yakin bahçesinde hiç uçmuyor.
*
Oğul her şüphe yakine susamıştır.
Şüphe arttıkça yakine ulaşmak için daha ziyade
çırpınıp kol kanat açmak gerekir. İlim mertebesibe
ulaştı mı kanat ayak kesilir, artık uçmaya ihtiyacı
kalmaz. Çünkü bilgisi yakın kokusunu almaya başlamıştır.
Çünkü bu sınanmış yolda ilim yakından aşağıdır.
Şüphe de yukarıdır. Bil ki ilim yakini arar. Yakın
da apaçık görüşü.
Ey bilgi sahibi. Bilgi insanı görüşe
götürür. Dünyadakileri yakin sahibi olsalardı
cehennemi gözleriyle görürlerdi.
Görüş, şüphe yok ki yakindan doğar;
nitekim hayal de zandan doğmaktadır. (102) Elhakümü
suresinde bu anlatılmıştır, ilmen yakin olur;
bak da gör.
*
Dünyadakiler yakin sahibi olsalardı
cehennemi gözleriyle görürlerdi. Her peygamberin
dünyada gözü pektir, bir tek binici kendi olduğu
halde padişahların ordularına saldırır, onları
ezer, bozar! Bir şeyden korkmaz, gamlanmaz; bu
yüzden de hiçbir şeyden yüz çevirmez, tek başına
bütün dünyayı mağlup eder.
*
Seni gamlandırsam bile gamlanma.
Ben seni kötü gözlerden gizlemek için gamlandırırım.
Kötü gözler, yüzünden uzak olsun diye kederlendirir,
ahlakını acı bir hale getiririm. Sen beni aramıyor
musun? Benim kulum, emrime tabi olan değil misin?
Bana kavuşmak için tedbirler kurmadasın. Benim
ayrılığımla herkesten ayrılmış, beni arayıp durmaktasın.
Kimsesiz bir hale gelmişsin. Ne kadar gurbet çeker,
mihnetler (zorluk, çile) zahmetlere uğrarsan şehrinden,
akrabandan o derece lezzet alır, zevk bulursun.
Tanrı'nın rahmeti kahrından ileridir, kahrından
fazladır ve ezelidir. Bu rahmeti kahrından ileridir,
kahrından fazladır ve ezelidir. Bu yüzden de bir
kimseyi belalara uğratması rahmetindendir.
*
Vallahi sen, önce O'nun sıfatlarından
ayrıldın da geldin. Çevikçe hareket et, yine O'nun
sıfatlarına ulaş. Buluttan, güneşten, gökyüzünden
geldin.. Yine Tanrı sıfatları haline döndün mü,
göklere gidersin. Yağmur ve ışık suretinde geldin,
Tanrı'nın tertemiz sıfatlarına bürünüp gidiyorsun.
Mademki ölümden sonra bize hayat var. “Şüphe yok
ki ölümünde hayat vardır” sözü doğru.
*
Seni acılıklardan yıkayıp arıtmak
için acı söylüyorum. Senin de acılıklarla gönlün
kanlara bulanırsa, içindeki bütün acılılar gider.
Soğuk çalmış üzümü donukluğu gitsin diye soğuk
suya atarlar.
*
Hayır ve belanın sırrını bilen mümin
sabreder.
*
İnsan, zenginlikte azgın olur. Rüyasında
Hindistan'ı gören fil gibi azar kudurur.
*
Tanrı'dan inayet iste ayağın sürçmesin.
Çünkü çok kişiler Kur'an'ı anlamadılar da yol
azıttılar. Bazıları ise ipe sarıldılar ama kuyunun
dibine gittiler. A inatçı yücelere çıkmak sevdasında
değilsen ipin ne suçu var.
*
Öğüt vermede Cebrail bile olsanız
Halil, ateş içinde medet istemez.
*
Sapıklar, Kur'an'da sözden laftan
başka bir şey görmezler.
*
Mustafa Aleyhisselam'ın “Kur'an'ın
zahiri var, batını var, batının da yedinci batına
kadar batını var” hadisinin tefsiri:
Bil ki Kur'an'ın zahiri (dış manası,
görünüşü) var. Zahirin de gizli ve pek kudretli
bir de iç yüzü var.
O batının bir batını, onun da bir üçüncü batını
var ki, onu akıllar anlayamaz, hayran kalır.
Kur'an'ın dördüncü batınıysa eşsiz,
örneksiz Tanrı'dan başka kimse görmemiş, kimse
bilmemiştir. Sen Kur'an'ın dış yüzüne bakma.Şeytan'da
Adem'i topraktan ibaret gördü, hakikatına erişemedi.
Kur'an'ın zahiri insana benzer. Sureti görünür.
Meydandadır da canı gizli.
*
Gökyüzü bile döndü dolaştı da o canın
tozuna erişemedi. Bu yüzden de kederlendi, yas
tuttu. Gök elbiselerine büründü!
Akıllıya nazaran insan bu kadar
gizli olunca gayb alemindeki seçilmiş insan nasıl
olur. İnsan Musa'nın asasına benzer, İsa'nın afsunu
(sihir) gibidir. Mümin'in kalbi adalet sahibi
olan ve kendinden yardım dilenen Tanrı'nın elindedir,
Tanrı'nın iki parmağı arasındadır. Ne mutlu o
cana ki gayba inanmıştır.
*
O her şeyden arınmış mescidin cüzzülerinden
her an nağmeler çıkar. O nağmeler de her an velinin
can kulağına ulaşır. Yanında oturanlar duymazlar
işitmezler de o duyar işitir. Bunları sen duyarsın
da başkaları kulakları ağızlara yaklaştırsalar
da yine duymazlar. Tutalım, velilerin sessiz harfsiz
sözlerini duymuyor, işitmiyorsun; işte gördün
ya misli sende de var; neden inanmıyorsun a sağır.
Kur'an kıyamete kadar; “Ey kendilerini bilgisizliğe
feda edenler” diye nida eder. Ben Tanrı'nın kelamıyım,
Tanrı'yla kaimim. Canın canına gıdayım; Arı duru
parlak bir yakutum. Ben güneşin nuruyum. Sizin
üstünüze vurdum, sizi aydınlattım. Ben aşıkları
ölümden kurtarmak için buracıkta akıp duran bir
abu hayatım.
*
Hırsınız, hasediniz bu kötü kokuyu
salmasaydı, Tanrı sizin mezarınıza da bir katrecik
saçardı.
*
Dünya kurulalı abes işlerde bulunanlar
vardır.. Bu dünya böyle kurulmuş böyle gider!
*
Akılsız kişileri her türlü yel kapıp
gider. Çünkü onların kuvvetleri sağlam değildir.
Kötü ve hayırsız adam lengersiz gemidir. Akıllıya
emniyet ve huzur veren akıl lengeridir.
*
Nur, gönülden doğar da göze vurur.
Gönül olmasa gözün hiçbirşey göremez. Gönül akıl
nurlarıyla nurlanırsa, o nurdan göze de pay düşer.
*
Peygamberin sünnetini izliyorsan,
halkın kınamalarını hala say! Yol aşan menzil
alan yol erleri ne vakit köpeklerin havlamasına
kulak astı.
*
Doğan sinek avlamaz. Sinekleri ancak
örümcekler avlar. Şeytan örümcek, senin gibi sineğe
galip. Şeytanların bağırışları kötü kişilere çobanlık
eder. Padişahın sesiyse velilerin bekçisidir.
Bu suretle birbirinden uzak olan bu iki ses birbirine
karışmaz.. Tatlı denizden bir katre bile acı denize
karışmaz.
*
Bil ki din mumu yücedir. Ateşten
mumları olan mabede benzemez. Sureta ateş görünür,
fakat ziyaretçilere gül kesilir! Tanrıya layık
olan pak nurun şulesi, O’na ulaşanlara bur görünür
ama ondan uzak kalanlara ateş gibidir.
*
Suçlu kişinin gönlüne bizden bir
korkudur var.. Fakat korkusunda da yüzlerce ümit
gizli.
*
Kişinin sırrı ağacın köküne benzer. Yaprakları
o kökten feyz alır da kupkuru gövdesinden çıkar,
yeşerir. Yapraklar köke göredir. Ağaçta böyle
olduğu gibi nefisler de akıllarda da böyledir.
*
Hiçbir aşık yoktur ki sevgilisinin
vuslatını arasın, dilesin de sevgilisi onu aramasın,
dilemesin. Fakat aşk, aşıkların vücudunu inceltir
zayıflatır. Sevgililerin vücutlarını ise güzelleştirir
semirtir.
*
Gönlünde Tanrı sevgisi arttı mı şüphe
yok ki Tanrı seni seviyor.
*
Tanrı hikmeti ezelde bizi birbirimize
aşık etti. O ezeli hükme göre kainatın bütün zerreleri
çift çifttir ve her cüz’ü de kendi çiftine aşıktır.
Kehribar nasıl saman çöpünü çekerse, her cüzzü
de muhakkak kendi çiftini çeker. Gökyüzü yere
merhaba der, demirle mıknatıs nasılsa ben de seninle
öyleyim. Gökyüzü, aklen erkektir, yer kadın. Gökten
ne yağarsa yer kabul eder ve onun verdiğini besler
yetiştirir. Yerin harareti kalmadı mı gök hararet
yollar, rutubeti bitti mi rutubet verir. Kadına
nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan
erkek gibi felek de zamanede dönüp dolaşmaktadır.
*
Tenin meyli yeşilliğe akarsuya..
Çünkü aslı ondan. Canın meyli ise diriliğe. Çünkü
aslı lamekanın canı.
Can hikmete bilgilere, ten, bağa,
bahçeye, üzüme meyleder. Can yücelmeye, yükselmeye
can atar. Ten kazanca, yiyeceğe, içeceğe! “Tanrı
onları sever, onlar da tantıyı” ayetini buradan
anla.
*
Bir işe sarılıp savaşan, onu güzelce
başarmaya uğraşan kim? Bir yere gidelim diye yüzlerce
defa karar verir davranırsın fakat seni bir saik
başka yere çeker durur. Binici dizgini her tarafa
çevirir, ta ki ham at üstünde bir binicinin üstünde
bir binici bulunduğunu, başı boş olmadığını anlasın
diye. Fakat terbiyeli at üstünde binici olduğunu
bilir, bundan dolayı da iyi yürür. Şimdi niçin
kendini O’na teslim etmiyorsun? Neden kaza ve
kaderine inanmıyor, niçin kazasına rıza vermiyorsun.
*
Aşıklar, muratsız kaldılar da Tanrı’larından
haber aldılar.
*
Muratsızlık cennete kılavuzdur. Ey
yaradılışı güzel “Cennet, istenmeyen hoşa gitmeyen
şeylerle, murada nail olmayışlarla kaplanmıştır.”
hadisini işit. Senin muratlarının ayakları kırık.
Akıllıların gönülleri mecburi kırılır. Dilediklerini
yapamazlar, meyus olurlar. Aşıklarda ise dilediklerini
yüzlerce kere yaparlar, öyle olduğu halde ona
tabi olurlar, gönülleri bu yüzden kırılır.
Akıllıların yuları “Zorla gelin”
emridir. Gönlünü kaptıranların baharı “Dileyerek
gelin” emri.
*
Peygambere “Alemlere rahmet” diyorlar
ya öyle olduğu hlde bütün bir alemin boynunu,
boğazını kesiyordu. Diyorlardı ki nice çarelere
başvurduk, çare olmadı. Zaten bu adamın yüreği
taş gibi katı. “Fetih istiyorsanız işte size fetih”
ayetinin tefsiri: Ey kınayanlar, diyordunuz ki
“Benimle Muhammed aleyhisselam’dan hangimiz doğrucuysak
ona yardım et”. Bu sözü, doğruluk istiyorsunuz,
bir gareziniz yok sansınlar diye söylemekteydiniz.
Hakk kimdedir, görün diye biz Muhammed’e yardım
ettik.
*
Müminlerin nişanesi mağlubiyettir
ama müminin alt oluşunda bir güzellik var!
Misk ve amberi kırsan dünyayı güzel
kokularla doldurursun.
Ansızın eşek tezeğini kırsan evler
baştanbaşa pis kokuyla dolar.
Peygamber perişan bir halde Hudeybiye’den
dönerken “İnna Fetahna” devletinin davulu çalındı.
*
Sevgiliyle beraber oturduğum yer,
yerin altı da olsa yine arştan yücedir.
*
Tanrı yakınlığı, varlık hapsinden
kurtulmaktır. Yok olana yukarı nedir aşağı ne?
Yok olanın ne yakınlığı olur ne uzaklığı, ne geç
kalışı! Tanrı’nın sanat yurdu da yokluktandır,
hazinesi de. Sen, varlığa aldanmış kalmışsın,
yokluk nedir, ne bileceksin?
*
Helvayı kime nasipse o yer; parmakları
uzun olan değil.
*
Ölüyü öldürmeye kalkışmak erlik değildir.
*
Ey malla mülkle, soyla sopla nazlanan,
sen akıllı kişinin yanında oluk üstündeki devesin.
*
Ten suretinin leğeni damdan düşünce
gelecek gelir çatar sözü tahakkuk etti. Üzüme
bakıyor şarabı görüyorum.. Yoka bakıyorum açıkça
varı görüyorum.
Daha dünyada insan vücuda gelmemişken
gizli bir alem görmekteyim.
Siz, daha elest deminde zerrelerden
ibarettiniz. Ayaklarınız bağlı, başaşağı ve alçalmış
bir haldeydiniz. Sizi öyle görüyordum.
Direksiz desteksiz gökyüzü yaratılmadan
bildiğim şeyler, alem yaratıldıktan sonra da hep
O hiç artmadı.
Ben, daha sudan topraktan vücut bulmamış
bu surete bürünmemişken sizi başaşağı olmuş görüyordum.
Siz ikbaldeyken de bnu böyle görüyordum. Yeni
bir şey görmedim ki sevineyim.
*
Bu cihan murdardır, pistir. Ben böyle
pis bir şeye nasıl haris olurum? Köpek değilim
ki ölünün perçemini çekip koparayım. Siz bilgisizliğinizden,
pervane gibi ateşe atılmaktasınız.
Bense sizi ateşe düşmeyesiniz diye
iki elimle ateşten kovmaktayım. Siz kendinizi
fetihler elde ettiniz üst geldiniz sanıyorsunuz
ama asıl o vakit bahtsızlık tohumu ekiyordunuz.
*
Hırsızın kahredişi kahrolmasıdır.
Çünkü onun kahredişi kendi başını kapar. Velilerden
başka herkes korku ve bela zinciriyle hayat yolunu
aşar. Gayret et de nurun parlasın seyri sülukun
aydın olsun. Hizmetin kolaylaşsın.
*
Tanrı’dan bir şey umarak, Tanrı’dan
korkarak sevenler, taklit defterinden ders okumaktadırlar.
Nerede Hakkı ancak Hakk için seven, garezlerden,
maksatlardan ayrılmış aşık?
Fakat ister öyle sevsin ister böyle
madem ki Tanrı diliyor onu Hakk’a çeken yine Hakk’tır.
Sevgililerin meyli gizlidir, örtülüdür.. Fakat
aşıkın meyli iki yüz davul zurnayla ilan edilir,
o kadar meydandadır.
*
Sevgiliyi görmek, ab-ı hayat içmektir.
Görülmesi ölümü gidermeyen sevgili sevgili değildir.
*
İman doğruluğunun nişanesi ölsen
bile sana ölümün hoş gelmesidir. İmanın böyle
değilse kamil değildir. Yürü dini tamamlamaya
savaş!
*
Sen Tanrı aşıkısın; Tanrı, ona derler
ki geldi mi sen de bir kıl ucu kadar bir varlık
kalmaz. Hocam, meğerse sen kendini yok etmeye
aşıkmışsın!
*
Sen bir gölgesin güneşe aşıksın..
Şems geldi, elbette gölge derhal yok olur.
*
Biz zayıflar, kanadı kırık olmakla acizlikle tanınmışız..
Sen lütufla, yoksullara yardımla tanınmışsın.
İmdat et bizi gamdan kurtar. Ey eli Tanrı eli
olan (Peygamber) elimizi tut.
*
Nur geldi mi zulmet yok olur. Zulmün
aslı zulmettir.
*
Arş yetim feryadı ile titremesin.
Hiçkimse sitemle perişan olmasın. Ey mazlum gökyüzüne
bakma.. Zamanede gök gibi ihsan ve feyiz sahibi
bir peygamberin var.
*
İki hasım da hazır olmazsa hakim,
hak hangisindedir bilemez. Birisi yalnız gelse
de yüzlerce şikayette bulunsa feryat etse bile,
sakın ha sakın hasmı olmadıkça sözünü kabul etme.
*
Akılsız bir tavuk deveyi evine konuk
götürür. Fakat deve tavuğun evine ayağını basar
basmaz ev yıkılır dam çöker! Bizim aklımız fikrimiz
de tavuk kümesinden ibaret. İnsan haddinden fazla
dileyiş yüzünden hem pek zalimdir hem de pek cahil.
İnsan hakikaten bilgisizdir, tıpkı aslanı kucaklamaya
çalışan tavşan gibidir. Eğer aslanı bilseydi,
görseydi hiç kucaklamaya kalkışır mıydı? İnsan
canına da zulmeder, nefsine de. Şu zulme bak,
şu zulmü gör ki adaletlerden bile topu kapar,
adaletlerden bile üstündür, ileridir. Bilgisizliği
ilimlere üstadtır.. Zulmü adaletlere doğru yol
gösterir.
*
Nerede topraklar üstünde kan görürsen
hiç şüphe etme ki biz oradan geçtik, kanlı gözyaşlarımızı
takip ederek izimizi bulabilirsin. Söylemekle
ağlamak arasında mütereddidim. Söylesem ağlayamam;
fakat ağlarsam sana nasıl şükredebilir, seni nasıl
övebilirim.
*
Aşk iki aleme de yabancıdır; aşkta
yetmiş iki türlü divanelik var! Aşk dini, aşk
mezhebi, yetmiş iki şeriatta da dışarıdadır. Padişahların
tahtları, aşka karşı alelade bir tahta parçasından
ibarettir.
Aşk çalgıcısı sema vaktinde şunu
çalar: Kulluk bir bağdır, efendilik başağrısı!
Keşke varlığın bir dili olsaydı da varlardan perdeyi
kaldırsa hakikati anlatsaydı! O’nu anlamanın afeti
sözdür, haldir; kanı kanla yıkamanın imkanı yok!
Fakat aşkı örtmek, ateşi yün ve pamuk içinde gizlemek
ne kadar örtersen o kadar meydana çıkar.
*
Tanrı’nın kıskançlığı çare yollarını bağlayıp
düşünce askerinin bayrağını kırar!
*
Nice güzel sözlü dudular vardır ki
susarlar. Nice tatlı özlüler vardır ki ekşi yüzlüdürler!
*
Biri kızgınlığından, hasedinden,
öbürü arkadaşlarıyla birleşme yüzünden kişner
cıvıldar. Biri derdinden bağırır, öbürü neşesinden!
Fakat onların hallerini anlamaktan
uzak olana göre o sesler hep birdir!
*
Tanrı’nın gölgesi kulun başı üzerindedir.
Arayan nihayet aradığını bulur.
*
Ne ekersen bir gün gelir onu biçersin.
*
Nice kişiler vardır ki neşeyle ekmek
yerken ekmek, boğazlarını durur ölümlerine sebep
olur!
*
A müsibet, sen de ekmek yeme de onun
gibi kötülüğe uğrama bari.
*
“Aydınlık var diyorlar, bu söz doğruysa
nerede hani?” deyip duruyor. A alçak, başını kuyudan
kaldır da bak. Doğu batı o nurla aydınlanmış..
Fakat sen kuyudayken o nur sana vurmaz ki.
*
Ayak kırıldı mı Tanrı kanat ihsan
eder. Kuyunun dibinden bile bir kapı açar da “Beni
gör, bana bak ki yolun anahtarı benim, yolu ben
açarım” der!
*
Tanrı şükredenin nimetini çoğaltmayı
vadetmiştir. Nitekim secdenin karşılığı Tanrı’ya
yakın olmaktır. Tanrı’mız “Secde et de yaklaş”
dedi. Bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın
Tanrı’ya yaklaşmasına sebeptir.
*
Sabır varlığın anahtarının sırrıdır.
*
Güneş, aydan daha üstündür ya.. Şu
halde Ziya’yı da mertebe bakımından nurdan üstün
bil!
*
Hırsız ve kalpazan nura düşmandır
vesselam.
*
Gab alemini gören göz, gayb alemi
gibi üstaddır. Bu görüş ihsandır.
*
Adam olmayanları, adam olanların
hatırı için bırak.
*
Herkesin birşey elde edeceğim diye
bir ümidi vardır. Nihayet birgün olur, ona da
bir kapı açarlar. Açarlar ama hemencecik o kapıyı
yine örterler. O kapıya tapan, oraya ümit bağlayan
kişi o ümitle ateşe kesilir, işe girişir!
*
Alemde hiçbir zehir yahut şeker yoktur
ki, birine ayak öbürüne ayakkabı olmasın! Birine
ayak olur öbürüne bukağı birine zehir olur diğerine
şeker gibi tatlı!
*
Eğer o zehir gibi şeyin şeker haline
gelmesini istiyorsan, var onu aşıkların gözüyle
gör!
*
O güzele kendi gözün gibi bakma O’na
aşık olanlardan ariyet bir göz edin O’nun yüzüne
o gözle bak. Bir vaiz vardı ellerini kaldırıp
“Ya Rabbi. Kötülere, fesatçılara, isyancılara
merhamet et!” derdi. Kötülerden başkasına dualarda
bulunmazdı. Derdi ki ne vait dünyaya yöneldimse
onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim,
dayaklar yedim. Bu yüzden beni o kurtlar yola
getirdi.
*
Tanrı der ki: Gördün ya nihayet dert
ve zahmet seni bana yalvarır bir hale getirdi.
Hakikatte her düşman senin ilacın. Sana kimyadır.
Çünkü ondan kaçar halvet bucaklarına sığınır,
Tanrı lütfundan yardım dilersin.
*
Bir hayvan vardır adına porsuk derler.
Dayak yedikçe şişmanlar, semirir. İşte müminin
canı da hakikaten br porsuktur. O da zahmet ve
meşakkatlerle kuvvetlenir.
*
Peygamberler eziyetlere zahmetlere
uğradılar.. Onların çektiği meşakkatler bütün
cihan aleminin çektiği meşakkatten daha üstündü.
*
Dosttan gelen bela sizi temizler.
Onun bilgisi sizin tedbirinizden üstündür.
*
Bir adam belada sefa görürse bela
tatlılaşır. Hasta iyileştiğini görünce ilaç kendisine
hoş gelir. “Ya Rab! Belayı dert ile aşina kıl
beni. Belayı dertten bir an bile cüda etme beni.”
İmandan gelen merhamet merdut adamlardan
alındı. Bu kötü kişi başkasına fayda verdi ama
kendi hakkında şeytan sıfatı olan kin, ona çattı,
sataştı.
*
Bil ki kin sapıklığın, kafirliğin
temelidir.
*
En sert, en güç şey, Tanrı gazabıdır.
O gazaptan cehennem bile su gibi titrer. Lütuf
ve kahır yeli olmadıkça söz olmaz.. Söz bir bölük
halka baldır, bir bölüğüne zehir.
*
Her bilen kişi, aklen bilir ki hareket
edenin bir hareket ettiricisi vardır. Beden canla
hareket eder fakat canı görmez.
*
Testiden ne sızmışsa bundan sonra
da şüphe yok aynı şey aynı tarzda sızıp duracak.
*
Kötülükte bulundun mu kork, emin
olma, çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur, Tanrı
onu mutlaka bitirir!
*
Gevşek ayaklı akıl testisi, daima
ırmaktan kırılmadan sapasağlam gelemez.
*
Nikahta iki çiftin birbirine eşit
ve denk olması lazım. Kapının bir kanadı tahtadan
öbürü fil dişinden böyle şey olur mu? Olmaz. Yoksa
iş bozulur, geçim olmaz.
*
Tanrı herşeyi görür bu görüşle daima
seni korkutsun diye kendisine “gören” denir. Kötü
sözden dudağını yumasın diye kendisini “duyan”
diye anlattı. Korkasın da bir fesat düşünmeyesin
diye “bilen” adını takındı. Tanrı sıfatları kadimdir.
Evreni yoktur.
*
Sen beni çobansız bir kuzu gibi yapayalnız
gördün de bekçim, gözcüm yok mu sandın?
*
Dünya şehveti külhana benzer. Takva
hamamı da onunla aydınlanır. Fakat Takva sahipleri
bu külhanda safa ve zevk içindedirler. Çünkü onlar,
hamama girmiş, yunup arınmışlardır. Zenginlerse
hamamdakileri ısıtmak için tezek taşıyanlara benzer.
Tanrı hamam ısınsın tavlansın diye onlara hırs
vermiştir. Külhanı terketmek, bil ki hamama girmenin
ta kendisidir. Hamamda olan yüzünün temizliğinden,
güzelliğinden anlaşılır. Külhandakiler de yüz
ve elbiselerindeki duman, is ve tozdan belli olur.
Altın babası külhancı der ki: Bugün tam yirmi
küfe tezek taşıdım. Külhanda doğup temizlik nedir
bilmeyen kişiye mis koklatsan, incinir hasta olur.
*
İnsana kimse, gözü gibi lalalık edemez.
*
Kör, öğütle arınıp temizlense bile
yine her an sürçer, pislenir.
*
Gönül gözü yok mu o bu göze nispetle
yetmiş kat azizdir, yetmiş derece kuvvetlidir.
Bu iki duygu gözü, sana yüzlerce anadır, yüzlerce
baba.
*
Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi
olmadı ya.. Un haline geldi de dükkana girdi ekmek
oldu.
*
Tanrı’yı ululamayı bilmeyen bir inatçı
Murtaza’ya dedi ki: Yüksek bir yapının damındasın,
Tanrı’nın seni koruyacağını biliyorsun değil mi?
Murtaza evet dedi. O koruyucudur, ganidir. Bizim
varlığımızı, bizi ta çocukluğumuzdan adamlığımıza
kadar hep o korudu. Yahudi madem ki öyledir kendini
bu damdan aşağıya at Tanrı’nın koruyuculuğuna
güven. Kendini aşağıya at da ben inandığını anlayayım.
Müminler emini ona dedi ki: Defol git. Bu cüret
yüzünden canın belaya uğramasın. Kulun Tanrı’yı
sınaması yakışık alır mı? Ey budala. Kulun haddine
mi düşmüş. Sınamak Tanrı’ya yakışır.
*
Sana bir sınama vesvesesi geldi mi
onu kötü tahil bil. Çabucacık Tanrı’ya dön, secdeye
var, “Ey Tanrı beni bu şüpheden kurtar“ de! Sınamayı
diledin mi işte o zaman din mescidin keçiboynuzu
ile dolu demektir.
*
İnsan, yediği içtiği şeylerin lezzetini
kaybetmedikçe maddi lezzetlerden kesilmedikçe
manevi lezzeti bulamaz.
*
İnananlar sayılıdır, çoktur ama iman
birdir. Cisimleri çoktur ama canları tektir. Hayvani
canlarda birlik yoktur. Bir olan Tanrı aslanlarının
canlarıdır.
Gökteki bir tek güneşin bir tek nuru
da ev içlerine vurunca yüzlerce nur olur ya! Fakat
ortadan duvarları kaldırdın mı hepsinin de nurları
bir olur. Evlerin temelleri kalmadı mı müminler
bir tek insana döner, böylece sır meydana çıkar.
*
Güneşin nurunda yıldızların nuru
ve ay ışığı mahvolur ve görünmez.
*
Dünyadan geçen kişiler de yok olmamışlar,
fakat Tanrı sıfatlarına bürünmüşlerdir. Onların
sıfatları, Hak sıfatlarına karşı, güneşin karşısındaki
yıldızlara dönmüştür.
Kur’an’dan buna delil istiyorsan
oku: “Onların hepsi huzurumuzdadır”.
*
Bakadan mahçup olan ruh azaptadır, Tanrı’ya vasıl
olan ruh ise baka aleminde hicaplardan kurtulmuş
bir haldedir.
*
İşle öğüt veren sözle öğüt verenden
yeğdir.
*
Körün gözü güneşin doğduğunu hararetinden
anlar.
*
Teyzenin tenasül aleti olsaydı dayı
olurdu. Söylenen nakledin sözden görülen, bilinen
hakikate yüz binlerce yıllık yol vardır.
*
Sakın gökyüzünün nurundan ümit kesme..
Tanrı isterse o nur bir anda sana erişiverir!
*
Güneşe karşı gölgenin ne değeri olabilir.
*
Surette sen küçük bir alemsin ama
hakikatte en büyük alem sensin.
*
Peygamber dedi ki “Ümmetim Nuh’un
gemisine benzer, o gemiye giren kurtuldu, girmeyen
boğuldu gitti”.
*
Miraç edenlerin safında durursan,
yokluk seni burak gibi göklere yüceltir.
*
Ey Tanrı’ya aklı hediye götüren,
akıl orada yoldaki topraktan da aşağıdır!
*
Göze Tanrı’dan bir kuvvet gelince,
zahiri güneşi hor ve yoksul görür, bayağı bulur.
*
Tanrı öyle bir kimyagerdir ki onun
bir tesiri ile duman yıldız haline gelmiştir.
O’nun öyle bir görülmedik bir iksiri
vardır ki, karanlığı güneş haline getirmiştir.
*
İlahi bir göz ara ilahi bir göz bul
da O’nun bakışına karşı şimşekler saçan güneşin
nurları zebun olsun. O bakış nura mensuptur, bu
bakış nara mensuptur.. Ateş, nurun yanında adam
akıllı kara görünür!
*
Katırın ferci, altın kilit vurulmaya
layıktır.. Aşığın layığı ise sapsarı yüzüdür.
O yüz Tanrı’nın nazar ettiği yerdir.. Halbuki
altın madenine güneş nazar eder!
*
Taneye kapılmış kuş dam üstündedir
ama kanadı açık olduğu halde tuzağa tutulmuştur
o! Madem ki gönlünü canla başla daneye verdi,
sen onu yakalanmadan tutulmuş bil. (Gözü yemde
olan balığın ağzı oltadan kurtulmaz) Dünya malı
zayıf kuşların tuzağıdır. Ahiret mülkü yüce kuşların
tuzağıdır. Hatta ahiret mülkü öyle derin tuzaktır
ki, en ulu kuşları bile avlar. Helak olmaktan
kurtulan, maddi manevi mala esir olmayan kişidir.
*
Ey altını seçen, onu seven onun için
Tanrı mahşer gününde bu yeryüzünü gümüşten halk
edecektir.
*
Senin taht dediğin şey, tahtadan
yapılma tuzaktır.
*
Tanrı kapısında bir secde, sana iki
yüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir. Tevfike
erişmeyi ganimet bil.. Eğer bir doğru erin sohbetini
bulduysan bunu fırsat say. Padişaha yakın olduğu
halde bu kutluluğu değersiz görüp yolundan dönen
ahmağa benzeme!
*
Ey doğru yolu bulanlar, sela dedim
size. Rıdvan, şimdicek cennet kapısını açtı.
*
Sen de Edhem gibi devlet ve saltanatı
hemencecik terket de ebedi bir saltanata eriş!
*
Muratları, dilekleri koruyan adalettir...
Geceleyin sopalarını kakıp gezen bekçiler değil!
*
Halkın tamburla çaldığı, ağızla söylediği
şarkılar, nağmeler göklerin dönüşünden alınmadır.
Müminler derler ki, “Bütün kötü ve çirkin sesler
de latif olur!” (Pink Floyd’un eserleri bu yöntemle
bestelenmiştir)
*
Güzel ses dinlemek, aşıklara gıdadır.
Çünkü güzel ses dinlemekte kalp huzuru ve Tanrı
ile birleşme zevki vardır. Aşk ateşi de güzel
seslerle kuvvet bulur!
*
Alemde susuzun daima havuzun çevresinde
dolaşmaktan başka ne işi var? Hacının Kabe’nin
etrafını tavaf etmesi gibi o da ırmağın çevresinde
dolanır, suyun sesini dinler durur.
*
Madem ki bir fidan diktin, onu sula..
Madem ki açtın, düğümleme!
*
La havle diyorum ama sözümden değil..
O kötü düşüncelinin vesveselerinden La havle demekteyim!
La havle diyorum çünkü senin gönlünde benim sözlerimin
zıttı olan düşünceler ve sözler var!
*
Ey müslüman, edep nedir diye arar
sorarsan bil ki edep, edepsizin edepsizliğine
sabır ve tahammül etmektir.
*
İyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara
tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.
Fakat şeyh birinin kötülüğünü söylerse,
bu Tanrı emriyledir. Onun şikayetinin amacı ıslahtır.
Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını
öldürdüler. Onlardan bir tahammülsüzlük zuhur
ederse, kendilerinden değil Tanrı’dandır.
*
Yerdeki gökteki zerrelerin hepsi,
sınama çağında Tanrı askeridir.
*
Ey işte güçte Tanrı’nın zıttına ders
gösteren, kork.. Sen de Tarı’nın askerleri arasındasın.
*
Herşeyin canının canı O’dur. Canının
canıyla düşmanlığa girişmek kolay mı?
Tanrı senin gözüne “Onu cezalandır”
dese göz ağrısı senin yüzlerce defa kökünü kazır!
Senin dişine “Ona bir ceza ver” dese bir de bakarsın
ki dişin kulağını çekip vurmaya başlar.
*
Testide ne vardır ki nehirde olmasın.
Ede ne vardır ki şehirde bulunmasın!
*
Kafirler kalptır, temiz kişilerse
altına benzerler.
*
Din padişaına toprak diye bakma a
bilgisiz. Mel’un şeytan da ademe bu şekilde bakmıştır.
*
Hangi kuşun canı kaf dağına geldiyse,
bütün alem onu söyler, ondan bahseder.
*
Ümmetler içinde gizli olan aşk ümmeti,
çevresini kınamalar kaplamış cömertliğe benzer.
*
Ruhların aşağılanması, bedenler yüzündendir..
Bedenlerin yüceliği ruhlardandır!
*
Aşıkların adı, sanı, arı, namusu
terkettikleri gibi Belkıs da malını mülkünü terk
etti.
*
Aşk kızıştı da akın etti mi, bütün
güzeller göze çirkin gelir.
Aşk gayreti zümrütü bile insanın
gözüne adi gösterir.. İşte “La”nın manası budur.
Ey sığınacak yer arayan “La
ilahe illa hu” budur.. Mehtap bile sana kararmış
çömlek gibi görünür.
|